Savaşın Tanıkları

Agamben'e felan girmiycem. Biz bildiğimiz yerden okuyalım. Allah yolunda canıyla ve malıyla cihad edenlere şehid deriz. Şehid kelimesinin şehadet etmekle alakasını da biliriz. Ama şehadet etmenin şahit olmak manasına da geldiğini, bunun modern manada tanıklıkla eş olduğunu öğrendiğimde afallamıştım doğrusu. "Ne din be" demiştim. Ölerek şahit oluyorsun, canını vererek hakikate tanıklık ediyorsun. Çok garip, çok über. Kürt meselesiyle alakam da gazete manşetlerinden, Ertürk Yöntem'den sora dinlediğim ve tanık olduğum hikayelerle değişti. Annanemlerin oturduğu Kadınlar Pazarı'nda hep acılı, hep içten dengbej klamları, tütün saran amcalar, tülbentli teyzeler, sağda solda eskimiş ama yerinden de sökmeye el değmemiş kesk u sor u zer afişler. Sami Solmaz'ın çok sade ve temiz bir şekilde çekilmiş 2012 yapımı "Savaşın Tanıkları" bölgede gazetecilik yapmış, yaşananlara tanıklık etmiş, hatta canını da vermiş insanların hikayesini dinliyor. Savaşla ilgili pek çok tanıklıktan, hatta gazeteci hatıralarından farklı, çok garip fragmanlar da barındırıyor. İzlenesi, unutulmayası...

Adil Harmancı 94'te Özgür Gündem bürosuna yapılan bir baskında daktilonun tuşlarını söken bir polisi anlatıyor;

Kısa boylu bir polis gardırobun üstüne bakmak için önce masanın üzerine çıktı, masa da olmayınca daktilomuzu masanın üzerine bıraktı, daktilonun üzerine çıktı. Gardırobun üzerini yokladı, orada herhangi birşeyin olmadığını görünce tekrar aşağı indi. İndikten sonra ayaklarının altına bıraktığı daktilonun "A" tuşunu ve "?" tuşunu kırdı. Bizim soru sormamıza fırsat vermeden kendisi açıkladı:

"A" tuşunu kırmamın nedeni bundan sonra "Apo" yazamayasınız. "?" işaretini kırmamın nedeni de kafanızda üç soru işareti var; PKK, Kürdistan ve Apo. Bu üç soru işareti kafanızdan silinsin diye kırdım tuşunuzu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

felahçilar*

Aralık