Kul Enes'in ceketi...
Yine bir Salı, Yenibosna'da Adli Tıp'un önündeyiz. Hava yine kapalı değil belki, ama yine rüzgarlı. Adli Tıp'ın önünde güller açsa ne yazar sonra. Yine keder, yine acı. Bu sefer polis fişeğiyle değil, "kaza" sonucunda ölen kardeşimizin cenazesini beklemedeyiz. Çok uzak, çok yakın, çok tuhaf. Onlarca genç kaldırımlara birikmiş, gözler ağlamaktan şişmiş, ard arda yanan cigaralar ve annesinin, eşinin kesintisiz hıçkırıkları. Açıkçası Enes'i pek tanımazdım. Felahçı gençlerden yanında tanıdığım, balık hafızamla hep birbirine karıştırdığım Eneslerden biriydi. Ama değildi. Genco vefat haberini verdiğinde de anlamadım önce hangi Enes olduğunu. İnanmak istemedim biraz da belki. Tanımadığım, tanışmadığım bir Enes olsaydı. Ama olmadı. Bizim Enes'ti. Gencecik, evleneli daha 5 ay olmuş Enes işte. Delikanlı Enes. Bosna'dan döndükten sonra, okuldaki son ders dönemimde örgütlediğimiz Mızraksız İlmihal Atölyesi'nde tanımıştım Enes'i. Dünyaya bakışı, İslam...