Kayıtlar

Ekim, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

atilla yaylaya reddiye

Resim
Atilla Yayla, Zaman Gazetesinde İslamcılığı mahkûm etmeye devam ediyor Yazar: ozgursahne 1 Yorum Atilla Yayla, Zaman Gazetesinde İslamcılığı kendince mahkum etmeye devam ediyor: “Daima devleti kurtarmayı veya toplumu mükemmelleştirmeyi hedefleyen kolektivist/devletçi düşünce akımlarının fikir hayatını işgal ettiği görülüyor. İslamcılık, sosyalizm/komünizm, nasyonal sosyalizm, nasyonalizm/faşizm, Kemalizm Türkiye’deki başlıca kolektivist akımlar. Hepsinin özelliği en somut beşeri varlık olan bireyi ihmal etmeleri ve bir kolektiviteyi bireyin yerine ikame edip yüceltmeleri. Bu akımların hepsi devletçiliği savunuyor. İstedikleri devlet, adeta bir yeryüzü Tanrısı gibi, kadir-i mutlak bir güç. Bu devlet bireyleri eğitmeli, beslemeli, neye nasıl inanacaklarını ve nasıl yaşayacaklarını belirlemeli. Birey için iyi, güzel, doğru olanı seçmeli. Toplumsal problemleri çözmeli. Tabiri caizse, bir yeryüzü cenneti yaratmalı. Türkiye’deki fikrî ve siyas

zikr

Resim
feyzoviç burdayken bizi de bulaştırdı tekke işlerine. savaş sırasında komutanlık yapmış halih brzina efendi var, mejtas mahallesinde saraç ismail camisinde kaim dergahı, nakşilermiş. ortam fena değildi, siyasi pozisyonlarını pek bilemiyoruz tabii ama hoştu yani, bir güzellik vardı. neyse işte feyzoviç u2be'dan da bayağı bişey gösterdi, bunlar da onlardan bir derleme. pankisi vadisi, gürcistan'ın çeçenya sınırında bombastik bir coğrafya. bu teyzeler de orada meskunlar, garip bir zikirleri var. vokal bizim klasik gürcü, abhaz halk şarkılarını andırıyor, sonbahar film müziklerinden aşina olduğumuz. fakat icrada çok çeçenik melodiler var. anadilde çığlıklar, bağımsız çeçenya birleşik kafkasya şiarıyla paylaşmak istedim.

moj alija

Resim
alija'mızın, dedonun vefatının 8. yıldönümü, güzel insanı, bilge kralı rahmetle anıyoruz... efsane videoda 'bosna müslümanları yok olmayacak' diyor üstad. sözünde durdu.

Mute Speech

Resim
ranciere abi bu sefer edebiyat ortamlarına akmış, Tarihin Adları'nda da yaptığı söz tartışmasını burada da sürdürüyor. Politik sanat mevzularını yardırıyor. Bakacaz artık, CUP'a bin selam. Bakarsın selimcan çevirir Mute Speech: Literature, Critical Theory, and Politics Jacques Ranciere; Introduction by Gabriel Rockhill and translated by James Swenson Paper , 208 pages, $27.50 Jacques Rancière has continually unsettled political discourse, particularly through his questioning of aesthetic “distributions of the sensible,” which configure the limits of what can be seen and said. Widely recognized as a seminal work in Rancière’s corpus, the translation of which is long overdue, Mute Speech is an intellectual tour de force proposing a new framework for thinking about the history of art and literature. Rancière argues that our current notion of “literature” is a relativel

zemheri

Resim
bayağı kış geldi be pampa. gece eksiye düşüyor, iyi ayaz var. kaloriferleri yakalı bir hafta olmak üzere. mercimek çorbası tarifi bakıyorum, buzluktan indirdim fırında kuzudan çıkardığım stoğu (fırın kuzu tepsisine suyu döktüğümde, çıkan o buharı, eriyen karamelize soğanı, tüm aromayı çekmiş otların çıtırtısını unutumıyorum) hasılı saraybosna'da mevsimlerden kıştır...

mektup

Resim
ANF'de gördüm, taraf da kısaltarak yayınlamış anladığım kadarıyla metin enteresan, hareketin bildik söylemleri dışında garip bir haleti ruhiyesi var. sonuçta adam örgüt lideri, silahlı külahlı, bixili bazukalı amcalar bunlar yani. mayın patlatıp adam öldürüyorlar. meslekleri, mücadeleleri bu. tamam arada ceylanlı şahinlik ekolojik görüntüler de var ama sonuçta bir tür asker yani bunlar. ama işte mektuba bakıyosun, hani neredeyse 'muhterem efendim' falan diye başlayacak. zaten öteden beridir bu karayılanda ben böyle bir tonton amca hissiyatı alırım. ne biliyim şimdi örgüt propagandasına, terör suçunu övmeye girmesin ama belki de bizim 'güneydoğu' oryantalizmimizden bilmiyorum, böyle urfa çarşısında ciğer ustası olabilecek falan bir adammış gibi gelir. metnin samimi tarafı, karayılanın örgütsel aidiyetini öyle inanılmaz bir şekilde şişirmeden ortaya koyması. yani gayet mazbut bir şekilde meramıni ifadeye çalışan bir mektup, bayağı mektup yani. ne biliyim bir cepheli m

huzur...

Resim
romantik islamcılığı, muhafazakar fantezileri bir yana bırakıp akl-ı selimle düşünürsek, bu şehirde yine de neden huzurlu olduğumu, huzura erdiğimi anlamak zor. bir kere herhalde en başta ritimle ilgili. okul yok, yol yok. en uzun yol 15 dakika, onda da etiler trafiği yok, tatlı tatlı yürüyosun. şehir düz, yokuşu de öldürmüyo yani. elhamdülillah atkins kondisyonuyla bisikletle de tek nefeste çıkar olduk, orda da bi sıkıntı yok. e insanın ömrü yolda geçmeyince yorulmuyo anladığım kadarıyla. okul yok evet bu son beş senem, ki yaşanmışlıklarıyla bana ömrümün yarısı kadar yoğun geliyor, bu ciddi bir boşluk, açıklık. o insanlar, ölü üniversite siyaseti, hisarın leşlikleri, rüsva akademysa (istisnası bizde saklı) yorucu yani, ömür törpüsü. tamam işte SBK'yı, güney meydan'ı, manzarayı, laklağı, caminin leş kokan şadırvanını, orta kantinin hindi fümelisini, kütüpane önü leşliklerini özlüyor insan; ama malum ya biraz 'absence'in inşa ettiği bir durum bu. yokluğuyla var olma hali