Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hakikati söylemek, toplumu savunmak

Talebelik hayatımız, ilim irfan maceramız kendinden menkul değil, hep bir erek ve kavga bağlamında oldu. Dünyayı anlamak değil değiştirmek olunca mesele, insan belasını buluyor. Bulduk da. Barış, eşitlik, adalet derken hakikat arayışçılarının hikayelerini terennüm etmek nasip oldu, mamostelerimiz oldu yol yordam öğreten. BAK'ın 2012'deki açlık grevleri sürecinden beri bir parçası iken 2015'e gelindiğinde müdafii de olduk. Elhamdülillah. O yetmedi, filimcileri de kattık işine. Duble. Tanıdık tanımadık, memleketin 12 Eylül sonrasında güç bela yetiştirebildiği insan malzemesinin en rafine tabakası, adliyelerde ter dökerken bize gurbette esef etmek düştü. Tuna hocanın yargılayan savunması, bugüne kadar okuduklarım arasında en çarpıcı olan, "suç"unu kabul edip onu savunan tavrıyla ayrışan metin oldu. Bir not da buraya düşelim diye iktibas etmek istedim. Sıramızı bekliyoruz. Pişman değiliz. Buradayız. Savunacağız, yargılayacağız.  28 Şubat 2019, İstanbul  29. Ağır

Berlinale 2019

Resim
Berlin deplasmanı bu yıl fena geçmedi. Şaşırtıcı bir şekilde Forum epey iyiydi, yahut ben çok seçiciydim. Aslına bakarsan çok da film gördüm sayılmaz, 5 günde 15 film. Ama ağzımın tadıyla ayrıldım diyebilirim. Notlarımda en çok tekrar eden fiil becermek, zira filmcilik beceri ve zanaatten yoksun hale geldikçe vasatlık egemenleşiyor. İyiliğin kötülüğe galebe çalması için, beceriyi ve buna ahd-u kasd edenleri takdir boynumuzun borcu diye düşünüyorum. Öte yandan Alman hariciye politikalarını, festival seçkisinden takip etmek ilginçti. Görece Panorama'nın da politikleştiğini söylemek mümkün. Yarışma gene kepazeydi. Benim açımdan heyecan verici olan 3. Dünya'nın, Bağlantısızlar hareketinin sinemasal izdüşümlerini, erken 70'lerde sosyalist Afro ve Arap filmcilerin kollektif çabalarını görmek, uyanan halkların perdeye yansıyan düşlerini temaşa etmek ilham ve umut vericiydi. Acı olanı da "yok" sandığımızı, "vâr" oluşu, hakikatinden bihaber oluşumuzdu. Kazmaya,

Aydın Karakimseli

Resim
İki yıl kadar önceydi. Karlsruhe'de tedrisata ara verip, evvelki yaz başlayıp 15 Temmuz'dan sonra askıya aldığımız, Mahmut Fazıl'ın Anons filmi için İstanbul'a dönmüştüm. Setin son haftalarında bir gün telefonum çaldı. Akif Emre arıyordu, sitemle niye uğramadığımı soruyordu. Filmi Nisan ayından beklenmeyen bir ayazda, İstanbul'un muhtelif metruk fabrika arazilerinde ve tamamen gece çekiyorduk. Haliyle gündüzlerim vampir gibi uyumaya çalışarak geçiyordu. Akif abiye vaziyeti anlattım. Eğer mani olmazsa bir sabah erken vakit çıkıp gelebileceğimi söyledim. Sözleştik. Babamın ilk iş mülakatına girdiği, namaz kılma imkanı olup olmadığını sorunca "bizde olmaz öyle şey" cevabını alarak kös kös geri döndüğü, Ümraniye'deki Netaş fabrikasından sabah ezanı okunurken paydos ettiğimiz bir gündü. Bulgurlu'da set minibüsünden indim. Dünya Bülteni'nden ayrıldıktan sonra kiraya çıktığı yeni evine indim. Dürdane abla sofrayı kurmuş, çayı demlemiş. Hal, ha