Kayıtlar

Şubat, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

savunan adam...

Resim
buralardan geldik, gectik, gittik. cok edebiyatini yapiyoruz ama aslin didik didik ettigimiz pek soylenemez. 28 subat'in travmasi ve post-travmasi, dibi ibi, ne idugu, bayakafa yormak gerekiyor ustune. bugun 28 subat, bugun erbakan yok. hoca 40 senedir bize bu garib alemde bir varolus alani yaratmak icin ugrasti, didindi, durdu. sahidiz, o bizi savundu. tasgetiren'in metni bu anlamda metinlerarasi ve cok katmanli bir okumanin nesnesi olabilir. ahmet hakan'in yorumuyla;

sınıf sınıf sınıf

Resim
valla gastronomi yazılarını takip etmek, yemek bloglarının müdavimi olmak, yorumlar dehlizinde kaybolmak gusto hazlarımın tatmininden öte muazzam bir arzu ekonomisinin evrenini açıyor. alı rıza kardüz bugün milliyet cumartesi'de yazmış. kısa ve öz; Hesap istedik. Şarap dahil 4 kişi 473 TL ödedik. Ankaralı dostların solculuğu kabardı. “Asgari ücret kadar hesap ödeyeceğiz” dediler. Hesabı paylaştık. “Ankara’yı bilemem ama İstanbul’da bu tür lokantalarda şimdilerde kişi başı 125 TL’den aşağı hesap ödenmiyor. Yemekten ve servisten mutlu iseniz sesinizi çıkarmayın. Solculuk etmeyin” dedim. Bir şey söyleyemediler ." hülasa, bizim sultanili "cevab veremedi" diyor. acı...

tankların namlusu nereye dönük?

bugün okulda genç islamcı tayfa felah ekibinin bir afişini gördüm. "28 şubat'ı unutmadık" yazıyor. altında bir tank silueti uzun minareli bir camiye yönelmiş, cami siluetinin içerisinde de başörtülü bir kadın illüstrasyonu. kadının yüzü yok, grafik örtüyle üst bedenin bütünleşmesinden oluşmuş soyut bir çalışma, 97' sürecinde beyazıt'ta sıkça gördüklerimizden. bu afiş bize ne söylüyor, daha doğrusu bana? açıkçası, pek birşey söylemiyor malesef. 28 şubat'ta tankların namlusunun ucunda sadece başörtüsü ve cami minaresi mi vardı? gençlerin söylemeye çalıştıkları şey buysa, yan(g)ılıyorlar. yok bu imgelerle bir sembol siyasetini yeniden üretmeye çalışıyorlarsa orada da faka basmaktalar, zira bugün ne sembol siyaseti var artık, ne de bu semboller o günkü manalarıni koruyabilmekteler. 28 şubat'ın rekonfigüre ettiği islamcı siyaset, küresel sermayeye tam entegrasyonu hedefleyen, bunu da popülist politikalarla, mükellef bir arzu siyasetiyle içiçe geçiren, cihan tuğ

Activists in Office Kurdish Politics and Protest in Turkey

Resim
oryantalist bir metne benziyor ama, kapağı hoşuma gitti... http://www.washington.edu/uwpress/search/books/WATACT.html#contents

Asghar Farhadi

Resim
üstadı selamlıyoruz... film şöyle bişi Simin wants to leave Iran with her husband Nader and daughter Termeh. She has already made all the necessary arrangements. Nader, however, is having second thoughts. He is worried about leaving behind his father, who is suffering from Alzheimer’s. For this reason he decides to call off the trip altogether. As a result of Nader’s decision, Simin decides to sue for divorce at the family court. When her request is rejected, however, she refuses to live with Nader, moving instead into her parents’ home. Termeh decides to stay with her father, hoping that her mother will soon come back to live with them. Nader finds it difficult to cope with the new situation – not least because it turns out to be so time-consuming. And so he hires a young woman named Razieh to look after his father. This young woman is pregnant and has accepted the job without her husband’s knowledge. One day, Nader arrives home to find that not only has his father been

ranciere

Resim
tükkanı açtık ya, şımardık ilk günden, neyse geçer. şimdi selim piçi sağolsun ranciere, sloterdijk, nancy felan okuyoz. iyi oluyor. ben mesela Le spectateur émancipé (Özgürleşen Seyirci, 2010, Metis) yi okudum, Burak Şaman çevirmiş. Valla yeminnen böyle şardone gibi, bitimde orman meyveleri, dipte yıllanmış meşenin derin aromaları, kadifemsi dokusu ve derin gövdeyle görsel antropoloji ve güncel sanat mevzularında bayağı yarmış bir metindi. bi de tabii çeviri de ayrı bi mevzu, daha ingilizce şakıyor değiliz, fransızca henüz metrodan bilet alma seviyesinde. burak kardeşim sağolsun bizleri böyle st. denis avlusuna götürüverdi. gelelim bu kitaba; Les noms de l'histoire: essai de poétique du savoir tabii Seuil 'den yayınlanmış. bayağı da olmuş ama iyidir. Ranciere'nin Türkçe'de yayınlanan dördüncü kitabı. Çağdaş Avrupa felsefesi için fena bir ortalama sayılmaz. Daha Lacan, Nancy felan yokken Ranciere'yi sevmiş demek ki Tuncay abi. bence sıkıntı yok. metin hakkaten bir h

cihan reis

Resim
genco'yla ilk ortak akademik prodüksiyonumuzun nüvesi, cihan tuğal ile gerçekleştirdiğimiz bu röportaj oldu. dönem bitmeden hoca birleşik devletler'e dönmeden yakaladık, bayağı uzun, iki saatlik bir kayıt oldu. ama fena olmadı. matbu halini dünya gözüyle göremesek de aşağıda okuyabileceğiniz ham hali, üstadın dev eseri Pasif Devrim 'in bir özeti niteliğinde. genel olarak cihan tuğal'ın islamic studies sahasında, özelde ise türkiye islamcılığına dair çalışmaları, biraz mevcut yokluğun da getirisi, ama daha ziyade tuğal'ın bu noktadaki akademik namusa sahip deruni ve samimi çabası neticesinde bence dünya çapında eserler. tuğal mevzuyu belki çözmemiş ama bu gidişle çözecek. öyle ki el'an yaşadığımız sürecin tarihini yazmada katkısı ve katkıları aşikar olacak gibime geliyor. hülasa tuğal'ı oku okut abone bul diyoruz. taze geldi full röportaj

besmele

blogu 15 temmuz 2007'de açmışız. tek kelime dahi etmeden 3buçuk seneden fazla vakit geçmiş. arada n'aptın dersen bi kısa metraj çektik, 2buçuk uzun metrajda çalıştık, bi altın ayı elledik, bolca fotograf, azbuz okuma, bilmum bölücü yıkıcı faaliyet ve sosyallikler-siyasallıklar silsilesi... insanlar yani. halkımız. iyi oldu hoş oldu elhamd. şindi bu internet baya bir illet. iliğimizi kurutuyor. feysbuk ayrı bi alem, neyse bi kenarda bi tür sosyal medya olarak durması da fena değil, devil social marketing devri di mi, biz de college piçiyiz evelallah. dedim ki bu blogu ihya edelim. ismi baki kalsın. ideolojik maziye nostaljik bi bakış olsun. böyle bize de hafıza defteri olur. burda heralde ağırlıkla ilim-fikir olur. işte sosyal bilimlere ısındığımız, akademik ahkamlara girişip 101 kültürüyle poz kestiğimiz günlerin tortusunu buraya kusarız. ondan maada temel gündemimiz olan dava-i islamiyyeye dair böyle -post bir takım saçmalıklar olur, kafa yormaya felan çalışırız. şehir ve mima