Saadet Çıkmazı / Yasemin Özcan

cumartesi günü mamoste sergiyi gezerken, ben de 28 şubatta eğitimi için ülkesini terk etmek zorunda kalmış, döndüğündeyse garip bir neoliberalizmin ortasında mimarlık pratiğini sürdürmeye çalışan, üzerine giydirilmiş kimlikle kendi tarif ettiği kimliği arasında bir macerayı bize anlatan selva gürdoğan'ı dinlemekteydim. söyleşiden sonra mamosteyle birlikte tekrar gittik, o tam göremediği işlere tekrar baktı. ben de görsellerini görüp de görmeyi beklediğim işleri seyrettim. doğrusunu söylemek gerekirse işleri ilk gördüğümde, tasarlanmış birer obje olarak hazır nesnelerin tüketilebilirliği bende bir hafifseme eğilimi yaratmadı değil. bununla beraber adalet çay bahçesi ve herşeyi hatırlamak bir tür deliliktir beni yamulttu tabiri caizse. sergiden eve döndükten sonra da zihnimden silinmedi imajlar. geceyi, uykumu ve rüyalarımı onlarla birlikte geçirdim ve sabah kafam zonklayarak uyandım. bu maili yazabilmek için iki günün geçmesi gerekti. sergiden bana geçen son yıllarımı ...