Türkiye Sinema Tarihyazımını Yeniden Düşünmek


Remake Remix Rip-Off Trailer from MONOLIT on Vimeo.



Hamiş: Bu metni filmi seyrettiğim Perşembe gecesi kaleme aldım. Bitirmeye ramak kalmıştı ki bambaşka bir güne uyandık. Esasa ve işe sadık olarak yayınlamak şimdiye, yazılmakta olan tarihe nasip oldu. Tarih meselesini tekrar ve tekrar hatırda tutarak yaşamak ve üretmek içün...


Türkiye sinemasının "son onbeş yıl" içerisinde geçirdiği dönüşüm, ortaya çıkan yeni anlatı içerik ve biçimleri en çok ciddi bir eleştiri ve tarihyazımı pratiğinden yoksun. Nitelik ve niceliksel gelişmenin film eleştirisi ve sinem tarihi disiplinlerine etkisinin düşük olduğunu söylemek gerek. Cem Kaya'nın neredeyse 7 yıldır çalıştığı ve aslında 2014'te Locarno'da dünya prömiyerini yapmış olan belgeselini nihayet görmek şansına eriştğimde, aklımda ilk oluşan şey bu tarihyazımı meselesi oldu. Cem, Türkiye sinemasının yazılmış tarihine çok radikal başka bir tarihyazımını öneriyor ve bunun bir örneğini cesur ve zanaatkar bir şekilde ortaya koyuyor. Sırf bu cüret ve çabası dahi takdire değer.

Remake, Remix, Ripoff çok ince çalışılmış devasa bir emeğin, titiz bir arşivciliğin, iğneyle kuyu kazmanın ürünü. Bir filmden ziyade bitmek bilmeyen epik bir doktora tezi gibi. Sadece sinemanın değil çağdaş eleştirel teorinin ve güncel sanatın da başat meseleleri olan arşiv ve medyalara dair çok taze ve sıkı bir bakış açısı var filmin. Bunu hiç didaktik olmayan, son derece muzip ve ironik, ama sinik olmayan, Türkiye sinema tarihinin hakkını iade ederken son derece hakkaniyetli, ama nostalji veya idealizme saplanmayan, kopuş ve süreklilikleri de ustaca yakalayan bir yaklaşımla gerçekleştiriyor. 

Belgesel, Türkiye sinemasında melodramın gelişimi ve bunların esas alındığı yeniden yapımlarla açılıyor. Melodramın yaygınlaşmasıyla, "ciddi" filmlerin sansür ve gişe baskısı arasından nasıl yapılamadığına dair tartışması, bugün hala geçerliğini koruyan bir mesele olarak sürekliliğe iyi bir örnek. Sansürden kaçmak için başvurulan taktiklerle, teknik imkansızlıklardan başvurulan pratik çözümler, içiçe geçen bir medya tarihçesi olarak çok etkileyici. Pelikülün karaborsa olması, metre metre hesaplanan sahneler, rengi tutmayan, boyanan farklı film stokları, bu film yapma biçiminin bir komediye dönüşmesi (Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni) medyaların iç içe geçen anlatılarını çok iyi betimliyor.

Yeniden yapım meselesinin bağlandığı nokta, bir kısım avantürde kullanılan başka filmlere ait müzik ve kimi zaman gerçek görüntüler. Çetin İnanç'ın bu konuda başvurduğu telifsizlik fikri, kolaj meselesine dair çok erken bir farkındalığı ve bir tür müşterek kültürel miras tahayyülünü yansıtıyor. Türkiye sineması belki imkansızlıktan ama aynı zamanda başka türlü bir muhayyileden de ilham, bu konuda ilginç işlere imza atmış. Üstelik rahmetli Metin Demirhan'ın dediği gibi bu tüm absürdlüğüyle dahi tarifsiz bir seyirci tecrübesi ve hazzını üretmeye devam edebiliyor.

Cem'in kendi kişisel tarihiyle buluşan arşiv ve video kültürü ise bir bakıma filmin hikayesinin başına, kişisel tecrübenin hafızayla getirdiklerine dair çok sıkı bir işaret. Filme malzeme de oluşturan kopyaların bir kısmının, Almanya'ya ihraç edilen ve oranın koşullarında, belki de gurbetçi naifliğinde daha iyi muhafaza edilebilen, böylece günümüze ulaşabilen video kasetlerde saklı oluşu, arşivin kıymetine, politikliğine, dolaşım ve dağıtım meselesinin ne kadar kritik olduğuna işaret eden çok önemli momentler. Üstelik Cem tüm bu anlatıyı, ince ince arşivi tarayarak, anlatı ile görsel metni birbirine konuşturarak, spesifik momentlerden fragmanları çılgın bir kurguyla sunarak başarıyor. Dolayısıyla film klasik konuşan kafalara sahip olsa da ne sıkıyor, ne sarkıyor. Bir iki uzman görüşü biraz gereksiz gelse de sonda bağladıkları noktayla onlar da haklarını veriyorlar.

Remake, Remix, Ripoff Türkiye sinema tarihini hem Marksist anlamda üretim araçları ve biçimleri üzerinden, hem Foucault'cu bağlamıyla katman katman kazılacak arkeoloji olarak, hem de medya spesifik bir perspektifle medyaların üretim, yeniden üretim, dağıtım, dolaşım ve algılanım kapasitelerinin manaya etkileri açısından yeniden yazımını teklif ve icra ediyor. Hem metodolojik hem de anlatısal açıdan bu sıradışı ve çığır açıcı bu davete kültürel tarihyazımı ve yazınının farklı sahalarında yapılacak icabetlerin ümidiyle filmin dağıtımının yaygınlaşmasını ve bir an evvel kamusallaşmasını heyecanla bekliyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

Hakikati söylemek, toplumu savunmak

düğün ve nikahlara neden icabet etmiyorum