felahçilar*

* bu yazidaki kisiler ve olaylar tamamen hayal urunudur.

felahcilar tembel adamlar. tembellikleri konformizmlerinden menkul. tas ustune tas koymaktan, tas atip da kollarini yormaktan acizler. acizle zira fail degiller. fail olmaza talip degiller. ozne olmakla dertlenmemisler. ozne olmakligin derdini, tasasini, sikintisini cekmemisler.

felahcilar tembeller, zira bir meseleyi cozmek icin caba gostermiyorlar. okumaya, aramaya, degmeye, bakmaya, eylemeye inanmiyorlar. repertuarlarinda eylemlilik yok. kaybedecek seyleri cok. kaybetmek istemediklerinden denemiyorlar. yenilmek istemiyorlar. yenilgiden kaciyorlar. cok akillilar. akillari onlari risk almaktan koruyor. korunuyorlar ve koruyacak bir seyleri kalmiyor eninde sonunda.

felahcilar idrakten biganeler. zira tum epistemeleri kanaat ekonomisine dayaniyor. kanaatleri var ama bilgileri yok. yasanmisliktan ve tecrubeden azadeler. ceremesini cektikleri, cehd ettikleri, tanik olduklari bir bilgileri yok. sadece kanaatleri var. kuruntulari, korkulari, karin agrilari var. bu kanaatleriyle ayni sorunun pesinde, ayni fasit dairede biteviye donup duruyorlar dolap beygiri gibi. ama kimse yoldan sasmiyorlar. yoldan sasana ise sasakaliyorlar.

felahcilar depolitikler. siyasalin disindalar. harbilikten uzaklar. samimiyeti, kardesligi, muhabbeti soylemlestirmisler, somuruyorlar. siyasal bir hatlari olmadigindan habire yalpaliyorlar. istikametleri yok. hayata dair bir tavirlari yok. tutum ve davranis sahibi degiller. insa edici bir ivme gosteremiyorlar. cunku politikalari yok. ilke, idea, mecra sahibi degiller. bu siyasetsizlik onlari daraltiyor, tikiyor, kistiriyor. adim atamiyorlar. cunku yollari yok.

felahcilar hakikatin disindalar. somut, organik, pratik olanla iliskileri yok. uretimsizligin tabii bir sonucu bu. onlari tamamen reelin disina iten, tartismalarini kilitleyen bir fenomen. yaparak ogrenmekten, tecrube ederek bilmekten uzaklar. siyasal kariyerlerinde hepi topu uc tane is var. onlari dahi sahiplenmekten, bir adim oteye tasimaktan erinmekteler. bu iradesizlikleriyle, siyasetsizlikleriyle, konformizmleriyle son derece alakali oldugu gibi, cikisi olmayan teorik/ itikadi/ fikhi tartismalarini pratikle asma 'usul'une uzak olmalariyla da ilintili. 'usul' meselesi onemli, zira yasadiklari sorunlar 'ne'lige dail 'nasil'liga dair.

felahcilar aci cekmiyorlar. dertlenmekten icleri kararmiyor. nefesleri kesilmiyor. bedelsiz yasiyorlar, feragat ettikleri bir sey yok. feda etmiyorlar. etlerinden bir parca kopmuyor. agrisiz ve kansiz bir hesap icerisindeler. hesapsiz hesaplasmalarla vodvil oynuyorlar. acimadan bilinmeyecegini, acitmadan ogrenilmeyecegini idrak edemiyorlar. hafizanin te'sirde, tesirin siddette yattigindan beyhudeler.

felahcilar populistler, oportunistler. kitlelerin sehvetine kapilmislar. herkesi kucaklamak, herkesle is tutmak istiyorlar. 'herkes'e ait olanin 'hickimse'nin olacaginin farkinda degiller. yanlarindakine degmeden, yanindakiyle beraber olmadan birlikte olmaktan bahsediyorlar. hayali cemaatleri arzuluyorlar. muhayyel baglar, iliskiler, dostluklar insa ediyorlar. iskambil kagitlarindan bir ummet kurmaya calisiyorlar.


felahcilar kadinlardan korkuyorlar. onlarla is tutmaktan, yanyana durmaktan, selamlasmaktan kaciyorlar, seytandan kacamadiklari kadar. fallus korkulari var. odleri kopuyor kadinlardan. bu hayatta kacinamadiklari her turlu gunahin, necasetin, fesadin, hayasizligin acisini kadinlardan cikariyorlar. bulastiklari siyasal pisligin, kirli iliskilerin, hakikatsizliklerinin faturasini bu icad edilmis takva sovuyla perdeliyorlar. bedelsiz dinciliklerinin diyetini kadinlari yalniz birakarak oduyorlar.

felahcilarin neresinden tutsak elimizde kaliyor. ama onlar israrla ellerinden tutalim, bu batakta beraber debelenelim istiyorlar. birileri onlara hep yardim etsin, cevaplamadiklari sorulara cevap bulsun, cozemedikleri sorunlari cozsun, yapmadiklari odevlerini tamamlasin, ellerine okuma listeleri tutustursun, receteler yazsin istiyorlar. caktirmiyorlar ama bir hocasiz, abisiz, mursidsiz 'sigorta'siz hicbirseye girismek istemiyorlar. bunu da muhayyel kardeslikleriyle pek guzel mesrulastiriyorlar. bunu taleb etmeye kendilerini mustahak gorebiliyorlar.

felahcilar ne kusaklarindan ne de zamanlarindan bagimsizlar. hesabi verilmemis bir tarihin yukunu tasiyorlar. onlarin bu perisanligi, cogumuzdan azade degil. ama bu durumlarini mesrulastirmaz, gunahlarini hafifletmez. felahcilar biliyorlar, yine de yapiyorlar. bilerek ve isteyerek yapiyorlar. tercih ellerinde, kurtulus kalplerinde. biz tarihin bize verdigi sorumlulugu yerine getirdik, elimizden geleni ardimiza koymadik, kapimizi da hicbir zaman kapatmadik. fakat bu simarik orta sinif cocuklarinin hezeyanlarina alet olacagimiz anlamina gelmiyor.

harc bitti, yapi paydos. herkes aklini basina alsin, mizikciligi bir tarafa biraksin. evli evine, koylu koyune. olaysiz dagilalim gencler. bu oyun mide bulandiriyor. buraya kustuguma sukredin.


not: bu yaziyi dondugumden bu yana istanbulda yaptigim bulusma ve intibalarin etkisiyle, son iki senedir bogazicinde siyaset uretme iddiasinda bulundugunu zanneden bir avuc musluman ogrenci uzerinden, bir kusaga, doneme dair gozlemlerimi ve ofkemi kusmak icin yaziyorum. faillerini baglar, mef'ulleri baglamaz. tartismaya acik degildir. meselenin kamusalligi blogdan yayini icab ettirdi, maili bu yuzden tercih etmedim.

Yorumlar

muhammedikbal dedi ki…
bir yol vardı denemedik, hicret etmediydik.
hicreti de işin aslı hak etmedik.
hanzalan dedi ki…
google kaynak vermiyor, alinti sana mi ait pampa. bunu notlayalim
Adsız dedi ki…
herşey bir rüzgar bakıyor abi,bakma böyle esrar çekip mayıştıklarına.bir gün varya bu mağripli çocuklar.bir gün yakacaklar paris'i!
Alperen dedi ki…
Bu Hakan Albayrak'tan ama ben bağlantıyı tam anlayamadım. Mustafa'nın çizdiği resimde bu arkadaşlar apocu gençliğin kendine yaptığını yapmaktan bile aciz bir durumda ama bu şiirin bana söylediği Mustafa'nın başbakana karşı koruyup, kolladığı tinerci çocukların yardım kuruluşlarını yakma ihtimali olduğudur.
Adsız dedi ki…
belki yorumu yazan çizilen resimdeki arkadaşlara haklı olarak eleştirilirken,yinede umut var olunabilceğini anlatmak istemiştir..
hanzalan dedi ki…
yorumu yazanin umuda dair meselesi varsa, failiyeti de muhtar olsun. kimmis bilelim?
Adsız dedi ki…
olayları uzaktan takip eden bir dost diyelim...
Miraç dedi ki…
çok sert mi olmuş? buna mutlaka "evet" cevabı verilirdi. bi ehemmiyeti var mı? yok.

yine de hakkımı yedirtmem. ister bedel ödememiş olayım, isterse nasıl örgütlenilir bilmemiş olayım, okulda denenmemiş bir işi denedik. bu söylediğime hak verip vermemek mühim değil. vaka budur. bundan önce bu mıntıkada cemiyetin merkezine oturup, hem cemiyeti yönlendirme kaygısı güden hem de bağımsız politik faaliyet yapacağını iddia eden bir yapı -bak örgüt demedim- çıkmış mıdır? hayır. en azından benim bildiğim, hayır. bu bile "hakkımı yedirtmeyeceğim" deme lüksünü bana bahşeder. her yaptığımız iş sansasyon getirdi diye bi bok yaptığımızı öne sürmenin peşinde değilim. fakat mesele ciddi. harbiden ciddi. valla diyorum bak. ben ülser oldum yaptığımız işin sebep olduğu gerilim dolayısıyla. bi' de o kızı alamadım onun da payı var, bu bi' yana tabi.

bir gerilimi çözdük biz. burada da kibirleneceğim. cemiyet-hareket arasında bir gerilim vardı, onu çözdük biz. hakikaten de, ilk üç-dört aydan sonra cemiyeti kollamakla, harekete geçmek arasında bir seçim yapmak üzerine bir tartışma döndürmedik. bu gerilimi heybemize attık gidiyorduk, yine de giderdik. bizi mahveden bu olmadı.

islamcılığın yıllardır tartıştığı mesâilin yahut yeni yeni tartışmaya başladığı mesâilin bir çoğunu tartıştık. bunu yapmak zorundaydık da zaten. kimse bize hazır bir siyaset sunmuyor, politik ajandamızı çıkaracak abimiz yok, kuyruğumuzu bağladığımız bir gelenek yok, güney meydanda yeşil fasulyeler bile bitmemiş. peki, bu tartışmalar bi yere bağlandı mı? bir kısmı bağlanmadı. o da bizim beceriksizliğimizdir. "bunları yaptık lan" demenin görgüsüzlük olmayacağını düşünüyorum.

bizi mahvedenlerin bir çoğu yukarıda yazıyor, eyvallah. kırk kervan derdimiz vardı, şimdi artık dertsiz bir başımız var. tepe tepe kullanalım. bu nihayete vardığımız için Allah hepimize hesabını soracak ya. neyse. beni üzen nihayettir abi, nihayet. dediklerine "eyvallah" dediysem, neyin geyiğini yaptığım sorulabilir. şüphesiz haklı bi' soru.

ama dünyada bir cennete inanmıyorum. dünyada cennet gibi bir kardeşliğe de inanmıyorum. dünyaya cenneti getirecek bir örgütün varlığına da inanmıyorum. şehrin ve insanların kötü olduğunu biliyorum. içimde beni sürekli dürten bi' şeytan var. eğer bunlara inansaydım, meczup olurdum. bu tekerlek tıngır mıngır yine dönerdi. çok da tepe aşardı. geriye ne kaldı? böğrümü yakıyor bu soru. geriye eşeğin siki kaldı. şu siperi bi' kazsaydık, taşa çarpmadan, kürek kırmadan. geriden gelenler hiç olmazsa atlardı içine rahat bi' sigara yakar, dumanını da münafıkların suratına üflerdi. geriye ne kaldı? toprak doldurdu kazdığımız yeri. iki yıl sonra başladığımız yerdeyiz. yine dümdüz toprağa basıyoruz. ama bu sefer ıslak. peşini bırakacak değilim hayin toprak.
hanzalan dedi ki…
yavaş gel genç. hem merkezde olacaksın, hem islamcı siyaset yapacaksın, üstüne kremşanti de koyalım mı, var mı la öle bişey? var, ha ona AKP diyorlar. çözdük, ilkiz felan bunlar büyük laflar. kibirlenceksen ayağın yere bassın. yoksa üfürmek basit. madem işleri çözdünüz şimdi neden dağıldınız gibi çok basit sorular geliyor aklıma. tecrübeye kıymet veriyoruz, ama bence sen henüz durumu tam olarak çözümlemiş değilsin. kazma kürek istersen bagajda duruyor. anahtarını bulursan...
Zülfikâr dedi ki…
şukunu verdim memin
muhammedikbal dedi ki…
alıntı değil benim.
ben memet değilim.
ben hicrettekiyim.
haketmesek de haketsek de artık öyle abi işte
Adsız dedi ki…
Paylaştıklarınız çok yararlı oldu.İş Hukuk Avukatı olarak başarılarınızın ve paylaşımlarınızın devamını dileriz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

Hakikati söylemek, toplumu savunmak

düğün ve nikahlara neden icabet etmiyorum