Kayıtlar

Ekim, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kimin Cumhuriyeti, Kimin Bayramı?

Çocukluğumda hiç şapka takmadım. İster yaz olsun ister kış, İskilipli Atıf Hoca'nın "frenk mukallitliği" addedip bir risale dahi kaleme aldığı şapka, yahut pederin tabiriyle "şemsi siperli serpuş" 40 C sıcağın altında dahi kafama geçirdiğim bir şey olmadı. Sıcağa dayanabildiğimden değil, bir hatıraya hürmetten, bir davaya olan bağlılıktandı bu. Gene pederin tabiriyle "Bizim Cumhuriyetle kan davamız var" idi. O bizim kanımızı almış, ulemamızı asmış idi. Onunla barışmak, hesaplaşmak ancak kan ile olurdu. Onun sembol ve remizlerini benimsemek ise teklif dahi edilemezdi. M. Kemal'in hayırla anılmadığı, resmi bayramların gündemde dahi olmadığı, hülasa rejimin kutsallarıyla savaşım halinde olan bir evde büyüdüm. İstisna da değildi, 80'lerin sonu, 90'ların başında İslamcı ailelerin evlerinde manzara aşağı yukarı aynıydı. Tavır netti, bunun bedelini de en çok çocuklar öder, resmi eğitim sisteminin sıkıntılarıyla cebelleşirlerdi. Başörtüsü yasağına

Bir Kez Daha: İslamcı Pragmatizmin İflası

Türkiye Kürdistan'dan Lazona'ya devasa bir taziye evi, memleketin dört bir yanında cenazeler toprağa veriliyor ve sevdiklerini, yakınlarını kaybedenler hep bir ağızdan haykırıyorlar; "Katil Erdoğan". Çok tuhaf, çok trajik. Erdoğan, Evren'in, Demirel'in, Çiller'in hatta Mustafa Kemal'in yahut Menderes'in yapmadığı neyi yapmış, başarmış olabilir ki bu sıfatı hak etsin? Daha doğrusu, insanlara ne oluyor, canları nasıl yanıyor ki Türkiye siyasi tarihinde -benim bildiğim kadarıyla- hiçbir siyasi liderin çekmediği bir öfkeyi, nefreti ve kini bünyesinde topluyor. Bunun haklılığı ve haksızlığını değil, insanların neden böyle hissettiğini, nasıl bir acının bunu doğurduğunu tartışmak niyetim.  Nokta Dergisi'nde AKP'nin seçim stratejisinin tartışıldığı bir toplantının tutanağı olduğu iddia edilen bir haber yayınlandı. Eğer doğruysa bence çok da ilginç olmayan, malumun ilamı kabilinden beyanatlarla dolu, daha ziyade üç beş puan için atılabilecek ta