Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Vasatlıkta Eşitlenmek

Vasatlıkta Eşitlenmek " Asıl reformu kültürde yapmamız lazım, kültür ihtilaline, kültür devrimine şiddetle ihtiyacımız var. "  Recep Tayyip Erdoğan, 15.10.2016 
Ahmet İnsel, geçtiğimiz haftalarda  bir yazısında  AKP'nin İslami söylemi hegemonik bir aygıt olarak toplum mühendisliğindeki ikmalini tartışırken "Kendi elitini yetiştiremeyen Müslümanlar, vasatın tahakkümünü talep ediyorlar." ifadesini kullandı. İki yıl önce burada yazdığım " Yeni Türkiye: Vasatlığın Egemenliği " metninden epey yararlanmışa benzeyen bu kullanıma bir parça bozulmadım değil. İnsan koca profesörden bir parça daha ciddiyet beklese de İnsel'in bambaşka bir yerden tuttuğu vasatlığın giderek memleketin sahip olduğu türlü evsaf, nüans ve kıymeti umarsızca imha etmeye başlayan bir "kültür devrimi"ne dönüştüğünü söylemek mümkün. 
Geçen hafta MEB'in proje okul ilan ettiği liselerde bir sürgün furyası yaşandı. Esasen lise imtihanlarında yüksek puanla gi

Saadet Çıkmazı / Yasemin Özcan

Resim
cumartesi günü mamoste sergiyi gezerken, ben de 28 şubatta eğitimi için ülkesini terk etmek zorunda kalmış, döndüğündeyse garip bir neoliberalizmin ortasında mimarlık pratiğini sürdürmeye çalışan, üzerine giydirilmiş kimlikle kendi tarif ettiği kimliği arasında bir macerayı bize anlatan selva gürdoğan'ı dinlemekteydim. söyleşiden sonra mamosteyle birlikte tekrar gittik, o tam göremediği işlere tekrar baktı. ben de görsellerini görüp de görmeyi beklediğim işleri seyrettim.  doğrusunu söylemek gerekirse işleri ilk gördüğümde, tasarlanmış birer obje olarak hazır nesnelerin tüketilebilirliği bende bir hafifseme eğilimi yaratmadı değil. bununla beraber adalet çay bahçesi ve herşeyi hatırlamak bir tür deliliktir beni yamulttu tabiri caizse. sergiden eve döndükten sonra da zihnimden silinmedi imajlar. geceyi, uykumu ve rüyalarımı onlarla birlikte geçirdim ve sabah kafam zonklayarak uyandım. bu maili yazabilmek için iki günün geçmesi gerekti. sergiden bana geçen son yıllarımı

Gayrımaddi Siyasetin Dayanılmaz Hafifliği

Resim
Okur-yazar olalı beri kendimce notlar alır, notlar düşerim. Zanaatimizi kolumuza bilezik ettikten beridir de hikayeler dinleyip hikayeler anlatmak ile meşgulüm. Kırmızı halı da gördük, altın ayılar, portakallar, palmiyeler de kucakladık şükür. Ama hiçbiri Paramaz'ın bize verdiği "Türkiye'nin batısında sıradan emekçi insanların hayatını büyüleyecek, sıradan kahramanlar çıkaracak büyük bir çıkış" ödevine bu kadar yakışır bir ödül olmadı. Sıradan bir havza işçisinin anlatılan kendi hikayesine "Bir hikayede geçmek güzel birşeymiş" diye sevinmesi kadar... Gayrı Maddi Siyasetin Dayanılmaz Hafifliği* -I- Rami’de bir ara sokakta her yanından plastik tozu, tekstil lifleri ve kaynak kıvılcımları fışkıran bir iş hanı. Genzi yakan plastik kokusu eşliğinde, gres yağında kaymamaya dikkat ederek merdivenleri tırmanıyoruz. Cayır cayır çalışan pres makinalarının gürültüsü kulakları sağır ediyor. Mütevazi bir atölye, çift kol triko makinaları, arkada bir atkı-çözgü

Türkiye Sinema Tarihyazımını Yeniden Düşünmek

Remake Remix Rip-Off Trailer from MONOLIT on Vimeo . Hamiş: Bu metni filmi seyrettiğim Perşembe gecesi kaleme aldım. Bitirmeye ramak kalmıştı ki bambaşka bir güne uyandık. Esasa ve işe sadık olarak yayınlamak şimdiye, yazılmakta olan tarihe nasip oldu. Tarih meselesini tekrar ve tekrar hatırda tutarak yaşamak ve üretmek içün... Türkiye sinemasının "son onbeş yıl" içerisinde geçirdiği dönüşüm, ortaya çıkan yeni anlatı içerik ve biçimleri en çok ciddi bir eleştiri ve tarihyazımı pratiğinden yoksun. Nitelik ve niceliksel gelişmenin film eleştirisi ve sinem tarihi disiplinlerine etkisinin düşük olduğunu söylemek gerek. Cem Kaya'nın neredeyse 7 yıldır çalıştığı ve aslında 2014'te Locarno'da dünya prömiyerini yapmış olan belgeselini nihayet görmek şansına eriştğimde, aklımda ilk oluşan şey bu tarihyazımı meselesi oldu. Cem, Türkiye sinemasının yazılmış tarihine çok radikal başka bir tarihyazımını öneriyor ve bunun bir örneğini cesur ve zanaatkar bir şekilde o

Tekerrür

30x400 cm, aydınger üzerine inkjet baskı Tekrar sorusu üzerine bir üretim gerçekleştirmek için bir gece mühletim vardı. O saatte mevcut akıllı telefonumun kamerasıyla birşeyler çekmenin pratik zorluğunu göz önüne alınca kendi arşivimden imajlara yönelmeye karar verdim. İmal etmek yerine, mamul imajlarım arasında araştırmaya karar verdim, gündelik hayatımda tekrar edenleri. Yaklaşık iki yıldır, akıllı telefonumun kamerasıyla gündelik yaşamımı, anı ve izlenimlerimi belgelemeye çalışıyorum. Bu cihazı da bu sebeple satın almıştım. Telefonumu şarj etmek için USB kablosuyla bilgisayarıma bağladığımda, hafızasındaki fotoğrafları otomatik olarak bilgisayarımdaki fotoğraf görüntüleme yazılımının belleğiyle eşliyor. Böylece görsel hafızam, zaman ve mekanlarla iğnelenmiş bir şekilde farklı tasniflere açık, muntazam bir istif halini alıyor. Bu istif içerisinde yaklaşık son iki yılımın görsel hülasasını görüntülemek oldukça zorlayıcı bir deneyim oldu. Belki yaşadıklarımızın, belki de imaj

Tarihe Tanıklığım

Resim
Lisedeyken epey hayıflanırdım, 68'i yaşayamamak, 78'e yetişememek, 90'ları ucundan yakalasak da akıl baliğ tanığı, faili olamamaklığıma. Maçın en heyecanlı yerini kaçırmak gibi bir hissiyat, gençlik işte. O zamanın anlamasız liberal ortamı, depolitik gündemi böyle hissetirirdi, memleket kapitalizme teslim olmuş, süt liman gibiydi. İşte AB'ye gircektik, laylaylom, Irak savaşı kopmasa hiç kıpırtı yok gibiydi. Sonra ne oldu bilmiyorum, uyandığımda bir gaz bulutunun içindeydik, gözümü açamıyordum. Ahmet Necdet Sezer bir eli belinde, koltuğuna kaykılmış kapatma kararını okurken hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Elime ne geçerse kırıp dökmek istemiştim. İslamcılık devri bitmiş, perde kapanmıştı. Bizim için de öyle oldu. AKP kuruldu, İslamcılık neoliberalizme eklemlendi, düzenle bütünleşti, amorf bir faşizme dönüştü. Sekiz yıl sonra Kürdistan'a ilk ayak bastığım gün bu defa Demokratik Toplum Partisi kapatılıyordu, gaz bulutunun içindeydim. Kaçırdığıma hayıflandığ