Kayıtlar

Şubat, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

iki filim: i, daniel blake & fürûşande

Resim
Çağrı merkezleri, saçma sapan formlar, prosedürler, prospektüsler, bitmek bilmeyen online randevular, sinir bozan müşteri hizmetleri. Bir sorumsuzluk rejimi olarak kapitalizmin illet eden, süründüren, ilanihaye öldürebilen yeni yönetişim teknikleri. Yoldaş Ken'in son filmi, hikayeyi buradan yakalamayı beceriyor, ama gerisi 40 yıllık Loach sinemasının sıradan bir halkası niteliğinde ve kesinlikle iyilerinden değil. Hele palmiyelik hiç değil. Filmin metni ve içeriği güncel. Marksizmin güncelliğini tartışmaya lüzum yok. Avrupada sosyal devletin çöküşünün yarattığı derin buhranın bu aciliyeti arttıracağı da aşikar. Toplumsal bir metin olarak film bu manada da başarılı bulunabilir. Fakat bu, nihayetinde film sanatını tarttığımız ölçütlere göre vasat bir rejiyi telafiye yetmiyor. Palmiye başka, Marksizm başka. Onun için hoşuma gitse, film olarak iyi bulmadım. Bisiklet Hırsızları ya da Yılmaz Güney'vari, sınıf çelişkisini sıklıkla trajediye tahvil eden, fukaralıktan kötü yola düşen

Otobüs

Resim
Merlin Solakhan'ın Tekerleme 'sini çıkmış, geleli henüz bir hafta olmasına rağmen içime fenalıklar getiren İstanbul'da bir anda 80'lerin başına ışınlanıvermiştim. İzzet'in metnindeki yerlicilik tartışması, solculuğun terki, dönemin ajans ortamları, Mustafa Irgat ve çok tuhaf, çok uzak bir İstanbul imajı. Çıkışta Belmin ve Haşmet'le Tünel'e doğru yürürken, filmin 2004'te gösterildiği Kinemathek Karlsruhe'nin zenginliğinden, İzzet'in modernite eleştirisinin oksidentalizmin popülist bir versiyonunda hitam bulmasına, Mustafa'yla Zümrüt'ün kayık sahnesinde denizin altına dair tasvirlerinin Orhan Pamuk'un Kara Kitap' taki Boğaz betimlemeleriyle benzerliğine ilginç bir sohbet ettik. Yakın vakitte görüşmek üzere sözleştik, ben Tünel'den Şişhane'ye indim, onlar Asmalımescit'te bizim eski çaycının sokağında gözden kayboldular. Deniz Palas'ın önünde ışıklardan karşıya geçerken duraktan çıkan 87'yi gördüm, kırmızının