annemin çiğdemleri
birkaç gün oldu çekeli. filmi bile maceralı. polaroid 'artık tamam' deyip instant film üretimini durdurduğunda, bir grup müteşşebbis elemanın fabrikanın hurdasını satın alıp sıfırdan üretime giriştikleri bir film. ismiyle müsemma 'impossible', gel gör ki deneme edisonlarıyla bizi ümitlendirip sonra düşkırıklığına sevk ederek bugünlere ulaştı proje.
flaştan mıdır, mutfağa vuranın güneş ışığının incir ağacının yapraklarından yansıyan tatlı yumuşaklığında mı bilinmez, ama bu kare epey zamandır çektiğim en güzel polaroid olduğu. fotograf değil. o başka bişey. polaroidi zaten başka olduğundan seviyoruz.
tam da bugün son makaramı taramaya gittiğimde, kartı geri koyarken acaba kitaba değil de film klasörüne mi diye tereddüte düşmüşken, fındıklı sahilinde arasına koyduğum kitabın içinden sıyrılıverdi, uçtu gitti. sessizce, farkına bile varmadım. tam da fotografın sonu derken, hissiyatımı beyana niyetlenirken, beni çok heyecanlandıran, sevindiren bir kareyi fiziken yitirdim. gerideın aslının yerini asla tutamayacak dijital bir kopyası bir de hissiyatı, hatırası kaldı.
annemin çiğdemleri, hala pencerenin önünde. akşam rüzgarında, hırkaişerif camii'nin penceresinden sızan ışığın gölgesinde hafifçe sallanıyorlar...
Yorumlar
fotograf da
cicekler de
hikayesi de