uzun bir sonbaharın ardından: mukaddime

geçen sene bu zamanlardı. bosna'daydım. sonbaharın habercisiydi. hisar'da, talebelik hayatında, süregiden tempomda. hakikaten de öyle oldu. uzun bir fade-out dönemi yaşadım. genel olarak kasvetsiz ve huzurluydu. döndükten sonra da aşağı-yukarı bu haleti ruhiye sürdü. hatta bir kavle nazaran bu durum dönemeyişime dalalet imiş.

şimdi mevsimlerden güz, ışa dönmede. artık, muhasebe vakti. bizim icin hissiyatla, teessürle, tefekkürle dolu, ziyadesiyle kırılgan bir fasıl olacagğa benziyor. çok şey yaptık, bir o kadarını da yapamadık. şahitliklerimiz ve şehadet edemediklerimizle, ses yükselttiklerimiz ve ses çıkaramadıklarımızla, ayagğa kalktıklarımızla ve yere kapaklandıklarımızla bir sürü şey, an.

lisedeyken, dünyanın, memleketin pek de oöyle ufakken, çocukken anladığımız bildiğimiz türden bir müslümanlıkla, islamla, dincilikle dönmeyeceğini fark ettiydim. bu fark'ın yarası derindir. başka bir yol, yordam macerası, başkalıklar arayışı bizi uzun, ince, garib bir yola soktu. hisar bu yarayı derinleştirmekle kalmadı, genişletti de. mikroda boğaziçililerle, makroda akp tecrübesiyle geldigimiz nokta, aman beyni yakmayalim, motoru patlatmayalim tedbiriyle neyi kurtarabildiysek o, neyden kaçabildiysek orasından müteşekkil bir hikaye. garip gelişimiz, garib gidişimize de şahit. ama ögrendik, öğrenmeyi de.

işte liseliyken felan, haksözcüler habire şahitlik derdi. hatta başörtüsü yasağınınn iyi bir görselleştirme denemesi olan fotograf albümlerinin ismi de odur. gri bulutların altında, yumrukları havada, kara pardesülü, örtülerini göğüslerinin üzerine salmış ablaların taşıdığı beyaz pankartın üzerinde 'zulme karşı direneceğiz' yazıyordu. bu epik sahne neden peki? haksözcü abiler çabuk unuttular, çabuk gündemden çıkardılar, yahut yeniden üretim mekanizmalarını inşa etmede, kendilerine hatırlatacak sebepler yaratmada başarısız oldular. bizim de öğrendiğimiz bu oldu; direnmek için hatırlamak gerekir. hafiza hesaba dairdir. hafızan yoksa hesap veremezsin, hesap da soramazsın. işte ondan bu çetele tutuldu, notlar düşüldü. şahitlikten anladığımız budur. mukavemet için muhafaza; muhasebe icin hafıza.

işbu metin, bu muhasebe devresinin mukaddimesidir. hesap vereceğiz, hesap soracağız.

Yorumlar

muhammedikbal dedi ki…
hafızaya olan vurgun bana, zaman geçtikçe daha aşina. ama bu vurguları beslemek lazım sanki. mesela hafıza kadar düş' de bana "hesap"da yeri olan bir şey gibi geliyor. başka bir dünyanın mümkünlüğü dillerimizde pelesenk ya, diyorum ki kendi kendime biraz da o "başka dünya" deyip durduğum üzerinden hesap vermeyecek miyim veya bunu diyenlerden o dünyanın hesabını sormayacak mıyım? bakıyorum bazan düşler hafızalardan çok.
hanzalan dedi ki…
hafızanın muhayyelliğini de biraz eşmeli sanırım. bu da önemli bir tarafı. bir de hafıza böyle somut, vesika, kanıt felan değil yani. çoğul, parçalı, muğlak, flu bişi. düşsel mi demeli? burası mühim dediğin gibi

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

Hakikati söylemek, toplumu savunmak

düğün ve nikahlara neden icabet etmiyorum