bir kapıdan gireceksin
Bu Kabuslar Neden Cemil, Mazi Kabrinin Hortlakları adlı çalışmalarından aşina olduğumuz umut tümay arslan türkiye'de sinema endüstrisinin ve fikir dünyasının en zayıf dallarından biri olan film çalışmaları damarında üreten az sayıda kalemden biri. türkiyede olmayan film teorisini, biraz sosyal teoriden, biraz eleştiri kuramından, bir ufak çağdaş kıta felsefesinden besleyerek filmleri masaya koyan, onlara mesai ayırıp ortaya düşünsel bir tartışma koymaya çalışan bu çaba ve emek takdire şayan.
kitap bir derlemeden oluşuyor. ama niye, neye göre derlendiğine dair bir metin yok. yine az-çok bir kurgudan söz etmek mümkün. yakın dönem Türkiye sinemasını, deneyim eksenli bir hattan okumaya çalışan, bunu da küçük referanslarla besleyen genel olarak "edible" bir tarzı var kitaptaki metinlerin. bununla birlikte hepsine bu krediyi vermeye de imkan yok.
yeşim tabak kosmos'u yazmış, ama metafizik bilgisinin zayıflığı filmi paganik formlardan okumaya pek yetmemiş gibi. bülent diken'in takva yazısı önemli. filmlerle sosyoloji adlı felaket kitaptan tanıdığımız bülent, filmin sahte dine karşı gerçek din ikiliği üzerinden islamın politik olumsallıklarına yönelikiyimserliğini fena harcamış. mesele komünizmdir diyerek emek ve adalet eksenin önemseyen islamcılar, buna dair politik arayışları olan islamcılar bir çırpıda silerek bildik ortodoksiden kaba bir ders vermeye çalışmış. adamın üslubu ve sekterliği karşısında takva'yı savunasım geldi yani.
mithat sancar ümit ünal'ın 9'unu oğuzataycı bir yerden okumuş ve güzel kapılar açmış. deneyimselliği ön plana çıkaran üslubu yazıyı daha da sıcak kılıyor. fırat hayat var'a yüklenmiş çocukluk ve masumiyet ekseninden. bence yaklaşımı ve kavramsal bagajı iyi. ama işte benim bir türlü sevemediğim reha erdem sinemasını işçilikten çalan bu zanaat yoksunluğuyla nasıl okuyabiliriz bilmiyorum. fırat'ın yazısı kafamdaki kötü filmden iyi film yaratma şablonuyla epey örtüşüyor. daha doğrusu iyi olan film değil, fırat'ın okumasındaki film iyi. temsil yani falan.
fatih özgüven pis fukoculuk yapmadan recep ivedik serisini beden ve beyaz türklük üzerinden tartışmış. kitsch, itiraf ve bedensel yatırım gibi bilümum 90'lar fenomeniyle nurdan gürbilek'in topuk paslarıyla golleri dizmiş. tematik ve kavramsal allerjime karşın kitaptaki en iyi yazılardan biriydi. kötü filmin iyi yazısı yani. feride çiçekoğlu'nun 11'e 10 Kala yazısı yine deneyim ve hafıza merkezli bir yazı. inanılmaz teorik bir yığınak yapmamış ama yazı epeyi tatlı. hafıza tartışmasını da düzgün bir yerden yaptığı için kitapta en çok tuttuğum yazı oldu.
ebru çiğdem'in çoğunluk yazısı bir badiou-ranciere alıştırması.beni kesmedi ama fena tartışmamış. mesut bahoz'u sevmiş, bizi de sevindirdi, fakat filmin 90'ların hatıra defteri oluşu dışındaki açılımlarını pek iyi irdeleyememiş gibi. film fazlasına müsait, içerik olarak. meltem'in çoğunluk yazısı hallice. iktidar meselelerine kafa yormuş, ama boşluklar var. son olarak sema kaygusuz'un bahoz yazısı da tatlı. filmin bu şekilde kıymet buluşu hoşuma gitti.
sonbahar, tatil kitabı, gitmek bu kitapta olsa ne güzel olurmuş da dedim. son kertede deneyim merkezli tavrı iyi. fakat genel olarak bütünlüksüz tavrı kitabı zayıflatıyor. yine de aralarda bağlar kurmak imkanı var. bu anlamda metin, film eleştirisinden film çalışmalarına bir köprü teşkil ediyor.zihinde yarattığı sorular bile bu yargı için ümitvar olmaya kafi.
Yorumlar