ramazan sıkıntısı

aslında mayıs olacaktı, ama mayısta genelde sıkıntıdan ziyade yorgun olurum. yetişecek tonla şey olur, bitmez, kaçar, pestil olursun. ama temmuz sıcağında hakkaten de sıkıldık. ramazan da sıktı yani. kimsenin oruç felan tuttuğu yok. iftar menüsü, belediye eğlencesi, tv magazini. oruç kafası. hiçbişi anlamadım yani.

***

bu ara epey ev hayali kuruyorum. ne olamadıysak o, biraz da arzular, iştiha belki. en son raylı dolap mekanizması kuruyordum kafamda. bağcılarda ev kirası bakıyordum. abuk-sabuk şeyler. olamamışlıklarımız yani. sıkıntılarımız. millet evleniyo gibi, belki onun gazı. ya da bitmeyen dramlarımız. ama sonuçta hayal nihayetinde.

***

ev'lenme işinin inanılmaz sınıfsal bir komplekse dönüşmesi, insanların kendilerini "daha iyi"ye layık görmesi, standartlarının olması, onlara köle olması felan. yorucu. alayı haneke filmi gibi. şaşırtıcı olan ağzı süt kokan bizimkilerin on senede nasıl buraya gelmesi. daha dün basride ciğer yer, çorluluda çay içerdik be. kadınlara aklım çok ermiyor, orada başka bir formasyon var. ama totalde ömür törpüsü birşey. insanı korkutuyor. lisedeyken sürdürülebilir radikalizm diye boşuna saçmalamamışız sanırım.

***

bu aralar en güzel şey orhan pamuk herhalde. niyetimden yedi sene sonra "öteki renkler"i okuyorum. ismail hoca sağolsun. yazma meselesine dair söyledikleri iyi ayarlar, belki bize gaz olur. bir de çok böyle buruk, hazin, loş şeyler yazıyor. memlekete dair çözümlemeleri de mustafa kutluyla yarışır. işçiliği zengin, bagajı müsait. akıllı.

***

dondurma denemelerinin ilki ovetexture oldu. bir tür nutellabi. ama bergamot-guanaja birlikteliği başarılı. bu hattan ilerlemek lazım. ofis mesaisinden sonra pazarlarda iyi malzemeye adancaz biraz. o anasonlu armut sorbe neydi abi? ezine peynirliyi anmıyorum zaten. allahtan doğurmuyoruz.

***

şehir tükendi. kış biraz ferahlatır ama miadı doldu. velespiti alıp diyarlara yelken açmalı. berlin bizi çağırıyor. saraybosna da yakın. hele şu filmi bi yapalım, bakalım mevlam ne gösterecek.

***

yahya konuk kitabına "cihadın mahrem hikayesi" (italik benden) demiş. hikayedeki "de te fabula"ya girip komünistlik yapmıycam. ama herhalde bizi esas çeken onun bize fısıldadığı mahremiyet. onun içindir ki mızraksız'la beraber bu metnin anlatısını da baştacı ediyoruz. konuk'un yaklaşımı, sorusu ve çözümleyiş üslubu burnumuzun direğini sızlatacak kadar aşina. cephelerde tutunamamanın, kutlu sevdada aradığını bulamamanın ve en mühimi gürbilek'in deyimiyle "anlatamama endişesinin" tazyikiyle yazıyor konuk, fısıldıyor bize. karanlık, loş bodrum katlarından, cızırtılı eski grundig teyplerden, tozlu 3. hamur sayfalardan gelen bir fısıltı bu. onun için mahrem belki de, ama umumi de. umumileştikçe de bereketlenen bir mahremiyet.



***

konuk iyi mi yaptı? efe ihanet mi etti? yazdıkları ifşaat mıydı, yoksa itiraf mı? tüm bu soruların şekillendiği zemin, bizim müşahhas ile umumi olana dair fıkhi çizgilerimizle paralel. hukuk meselesi, hesap sorunu yani. hesaplaştıkça netleşecek bir çizgi. belki mahremi olmak biraz hatırası, biraz hesabı olmak demek. hesaplaştıkça umumileşen, ümmetleşen birşey belki de mahrem. "mahremiyet" diye sığınılan, erişilmez kılınan, seküler ve liberal bir "özel mülkiyet" rejiminin dokunulmazlığına büründürülen de belki sorulamaz, konuşulamaz, telaffuz edilemez, hesabı verilemez / sorulamaz birşey olabilir mi? muhafazakarlık bir kaçış ideolojisidir diyorsak, mahremiyet söylemi onun evi olabilir mi? haramı nedir öyleyse mahremin? bizi mahrum kılacak olan şeriat nedir?

Yorumlar

Alperen dedi ki…
Mustafa en sevdiğim kitaplardan birinin, böyle göz önüne düşmüş olması beni yaralıyor.
hanzalan dedi ki…
deşifre etmeye miydik genco? belki tartışmalarımıza bir açılım getirir diye düşündük. köt mü ettik? yoksa mahrem mi kalsa idi :P
Adsız dedi ki…
düzenleme yapılmış
isabet olmuş
Alperen dedi ki…
Mustafa şu yorumların blogda kalmasına niye izin veriyorsun, oyun parkı mı burası. Yani özne olma cesareti dahi olmayan bir kişiliksiz, çıkmış yargı cümleleriyle yaptığın iş hakkında taktirlerini sunuyor. İsmi saklayarak internet alemlerinde içinde ne varsa kusma hali, sarhoş bir adamın haline benzer. Sarhoş olan insan genelde içtiklerini kusmadan önce, kibirini kusmuştur demişti Osman abi çok kıymet verdiğim bir yerde. Buna mukabil sarhoşluk iradesiz ve sorumsuz kıldığı için biz bu anlarında insanları çok sallamayız. Yukarıdaki insanda bir tür iradesizlik halini temsil ettiğinden dolayı, hakkında yapılabilecek en iyi şey, mesajlarını temzilemektir siye düşünüyorum.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

Aralık

23 Nisan