BuCümle özgür çıkıyor!



BuCümle özgür çıkıyor!

-II No’lu Bildiri-


İslamcı Gençlik olarak, Boğaziçili Müslüman öğrencilerin yayın organı BuCümle Dergisi üzerindeki himayenin vesayete dönüştüğü noktada bir çağrıda bulunduk. Sesimiz, sözümüz hür olsun, gür çıksın istedik. BuCümle ekibi sözüne sahip çıktı; “biz kelimelerin özgürlüğüne inanıyoruz” diyerek derginin son sayısını “SonCümle” adıyla, BYV’den bağımsız olarak internet ortamında yayımladı. Bu yayımın tüm niyet ve söyleminden bağımsız olarak önemli bir huruç olduğunu, derin bir yarılma yarattığını düşünüyoruz.

Çağrımızın ardından maruz kaldığımız ve ziyadesiyle aşina olduğumuz biz İslamcı Gençlik’e yönelik spekülasyonlar, hakaretler, yıpratma ve itibarsızlaştırma çabaları gelinen noktada BYV’nin ve BuCümle ekibinin yazılı beyanları ve derginin BYV’den bağımsız olarak yayımlanmasıyla değerini yitirmiş, hakikat bir kez daha apaçık bir şekilde zuhur etmiştir. Bu noktada bizler sözümüzün arkasındayız, itham sahiplerini de iddialarıyla başbaşa bırakıyoruz. Kimseyi kul hakkıyla tehdit edecek değiliz. Hesabımız müşterektir; görüşeceğiz, hesaplaşacağız. Zira biz hesap vermekle, hesap sormakla mükellef olduğuna inananlarız. 


Mahrem, müşahhas olandır. BuCümle ise “cümlenin bu tarafı”na dair konuşma iddiasındadır. Dolayısıyla derginin içeriği emek verenlerin ve himaye edenlerin değil cümlemizin tasarruf ve mülkiyetindedir. Yaşananlar şahıslara, kul hakkına indirgenebilir hesaplar değildir. Bizce salt vakıf mütevellisi ile dergi ekibi arasında bir müzakere nesnesi değildir. Cümlemizin meselesidir. Eylemimiz şahıslar arasında sırr olana değil, umumun arasında söz olana dairdir.  BYV kurumsal ve finansal kapasitesini, meşruiyetini mezun  ve mensup camiayı himaye ve uhuvveden alır. Asıl sorgulanması gerekenin bizim eylemimiz değil, Boğaziçi mezunları tarafından mensupları için üretilmiş imkanları sözümüzü tecrid ve ihraca sarf edenlerin meşruiyeti olduğunu düşünüyoruz.


BYV’nin, BuCümle ekibinin yazılarının söylemini İslami değil “sol” bulması ve bu sebeple dergiyi basmayı reddetmesi İslami mücadelenin bugün eşiğinde olduğu tarihsel bir kırılmayı işaret etmektedir. İktidarı değil adaleti, çıkarları değil ilkeleri, stratejiyi değil değerleri önceleyen bir dil ve imkan arayışında olan İslamcı gençlerin solculukla yargılanması, İslam davasından sapmakla itham edilmesi yeni birşey değil. Bundan 40 sene evvel de merhum Ercümend Özkan İslam Partisi’nin ilk bildirilerini yayınladığında dönemin milliyetçi-muhafazakar kalemşorlarınca “karpuz” a benzetilerek, “dışı yeşil içi kırmızı Moskova ajanı” olmakla itham edilmişti. Bir itham ve yargı ifadesi olarak “sol” , bu ithamı yöneltenin sosyo-politik konumunu açık eden bir ibaredir. Biz sadece söze değil failine de bakmak isteriz.


Sözümüzü “üslup” tartışmalarına hapsederek içeriğini duymazdan gelenlere hatırlatmak isteriz ki, biçim ile içerik birbirine öncelenemeyecek tevhidi bir bütünlüğü oluştururlar. Sosyal adaletten, emekten, mazlum ve mustazaf halklardan bahsetmek solculuksa biz solcu olmaktan gurur duyarız. Allah’ın kelamını anmak, Peygamber’in izini sürmek, insanca ve islamca bir dünya düşü kurmaktan ayrı görmediğimiz meseleler kimileri için elbette ki rahatsız edici, tedirginlik verici, huzur bozucu olacaktır. İşçi haklarına dikkat çekmek için yazdığı bir yazıyla yargılandığı DGM  hakiminin “Kızım bunlar sizin konularınız değil” diye azarladığı Sabiha Ünlü’nün hikayesi son on senede nelerin değişmediğini bize bir kere daha hatırlatmıştır. Hakikat bedelsiz değildir. Mücadelesine talibiz.

Yaptığımız çağrı sıklıkla BuCümle ekibine “rağmen” ama onların “namına” olmakla itham edildi. Biz dergi ekibiyle kısmen görüşsek, niyetimizden ve tepkimizden haberdar etsek, onları dinlesek ve beklesek de kendi adımıza konuştuk. Eylemimizin failleri ve muhatapları açıktır. BuCümle ekibinin maruz kaldığı basıncın yarattığı tahribatın farkındayız. Hakikatin bedeli olduğunu söylemiştik. Yine de onların bu süreçte incinmesinden, kırılmasından müteessiriz. Arkadaşlarımızın bu duruma düşmesini istemezdik. Dergi ekibini yıpratmamak adına gösterdiğimiz çaba, şedid bir üslupla saldıranları engelleyememiştir. Bu tartışmadan edindiğimiz tecrübe sözüne sahip çıkan bütün Müslüman gençler için öğretici olacaktır. Saflar netleşmektedir.


Süreç bir kez daha kendi gerçekliğini dayatmaktadır. Çatlağın derinleşmesi kaçınılmazdır. Meseleyi neden bu kadar büyüttüğümüzü, dergiye ve ekibine neden böylesi anlamlar yüklediğimizi sorgulayanlar var. Biz faillerine olduğu kadar, sözün bizatihi kendisine de kıymet veriyoruz. Derdimiz Boğaziçi ölçeğinde karşılaştığımız mikro iktidarların söz politikalarına karşın bir ses vermekti. Bugün burada basit bir dergi içeriğinde karşılaştığımız sorunlar makro ölçekte bu ülkede iktidarlarla karşı karşı karşıya gelen herkesin yaşadıklarının bir minyatüründen ibarettir. Büşra Ersanlı’dan Ali Akel’e, Şeyma Özcan’dan Enver Aydemir’e, Cihan Kırmızıgül’den Muhammed Cihad Saatçioğlu’na ses ve söz politikalarının mağdurları açıktadır. Bize düşen şahitlik ve “zulme ses çıkarma” sorumluluğuysa aşikardır.


Kimin sözünün makbul, kimininse merdud olduğuna karar veren iktidarlarla meselemiz var. Sözümüze tasallut eden, kardeşliği değil vesayeti dayatan, konuşmayı ve tartışmayı değil kapatmayı ve reddetmeyi tercih eden abilerle derdimiz var. Yeşil sarıklı ulu hocaların bize öğretmediklerini biz kendimiz söyleyeceğiz; ya bir yol bulacak ya da bir yol açacağız. Sürgünleri budamaya kalkanlar çınarın vahim akibetiyle karşılaşacaklar, altında kalan biz olmayacağız. SonCümle, yeni cümlelerin başladığı yerdir. Cümlemize hayırlı olsun.




İslamcı Gençlik*
*Kim bunlar diye soranlar, dudak büküp tahfif edenler de var. Biz Boğaziçi coğrafyasında, İslamcılığın hafızasını sahiplenen, davasını güden, mücadelesini yürüten gençleriz. Sözüne kafa yoran, çelişkilerini tahlil eden, yol arayan gençleriz. Sayımızın meçhul olacak denli çok olmadığının herkes farkındadır. Meselemizin nicelik olmadığı aşikar. Derdimiz, bireylerin biyografilerine, kişisel hesaplaşmalarına indirgenemez. İlle isim isteyenler, kim olduğumuzu iyi biliyorlar. Biz burada, karşınızdayız; ya siz neredesiniz?

Yorumlar

Adsız dedi ki…
peki saflarımız belirginleşiyor yarılıyoruz ayrılıyoruz sonunda oluyor işte olması gereken de bu gibi bir çığırtkanlık yapmak müslümanlığın neresine sığıyor? bana apaçık bir fitne gibi gözüküyor.

hep bu birilerini karşı tarafa koyucu üsluplar yüzünden şimdinin muhafazakarları, siz sol islamcılar zaten solun dilini kullanıyorsunuz diye kestirip atıyorlar, çünkü biz siz diye ayırdığınız bu grupları ayırırken hep bşedid ve küçümseyici bir dil kullandınız siz ötekileştirdiniz şimdi ötekileştiriliyorsunuz. -bu siz, sizin zihninizdeki size atıftır.- ha son yıllarda mantıklı bir dile evriliyor olabilir ama ne demişler çıkmış dokuza inmez sekize.
hanzalan dedi ki…
öncelikle şu anonim yorum yazma adetinden kurtulalım. biz bu kadar özneliğe, faili muhtar olmaya çağırırken, bu sayfada böylesi bi tavır çelişik.birbirimizi bilelim, tanış olalım ki iletişim bi şeye yarasın.

"ümmetin ihtilafı rahmettir" genco. dikkat edersen kimseyi ne tekfir ne de tahkir ediyoruz. herkesi pozisyonunu bilmeye, durduğu yeri sormaya çağırıyoruz. en önce de iğneyi kendimize batırıp, aynayı kendimizi tutuyor, durduğumuz yeri tarif ediyoruz.

islamcılık islami gelenekte kopuşçu bir damarı temsil eder. ihya, ıslah ve inşa için kopulması gerekenlerin, ayrıştırılması gerekenlerin tesbitiyle başlar islamcılığın serencamı. bizim de bugün sahiplendiğimiz miras budur. dine karşı dinin savaşı kaçınılmaz. müsebbibi ise biz değiliz. fitneyse, ne derler alamet-i kıyamet.

kavgayı başlatan biz değiliz koç. bu dünya ihya ve inşaya dair her çabada, şedid bir dalgayla karşılaşan cıwanlar gördü. onun için bu liberal literatürden devşirme jakobenizm edebiyatından kurtulmak gerek. ehlisünnetçilik, gelenekçilik oynayacaksak mümkünsebiraz delikanlı, biraz ortaçağ, biraz gayrımodern olsun. yok aynı kaba pisliyosak, alemi yok, bari aynı boku yiyelim.

yanımda değilsin, o zaman niye karşımda durmak istemiyosun. karşımda duruyorsan, yanımda durduğuna kendimi ikna etmemi, bu kesik vodvili seyretmemi mi istiyorsun. bu şartlar altında nasıl bir "bir"liktelik arzuluyoruz. benimle "bir" olmak için neyinden vazgeçersin? selamımı alır mısın mesela?

soldan ne anladığınız, algıladığınz ve hissettiğiniz belirli bir pozisyonu apaçık kılıyor. bu pozisyondan memnun ve müsterih misiniz? tarihinin, hafızasının mirasçısı mısınız. hakka ve adalete dair kavganın neresinde durur bu pozisyonun, koordinat verebilir misiniz? yere bakalım. yerimizi, yerlilere.

hakikatin zuhuru, ancak hak ile batılın çatışmasıyla meydana gelir. kavga olmadan, eremeyiz. bu basit ilke, daha basit gözlemlerle edinilebilir. ondan mütevellit sahte bir sufizmin, bütün dünya buna inansa'nın alemi yok. islam evrensel değildir. savaş dinidir. selam üzerine olsun, kardeşim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

Aralık

23 Nisan