Kayıtlar
Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
iki parça
lise hazırlıktaydık. hasekide hayat vakfının çatısında ilk sigaralarımızı içerken, kemal cep telefonundan bunu çalardı. annemin radyoda çaldırdıklarından sonra ilk dinlediğim ahmet kaya parçalarından biridir. kemal'in pötürgeli olduğunu, kürtlüğünü de o zamanlar idrak ettiydim. pek çok şeyin başlangıcı olan "sabırsızlık zamanı"mıza gelsin bu parçayı bosnada keşfettim. ağır melankolinin içinde, geçip giden 10 seneye dair hissiyatımı en çok bu yansıtıyordu o zaman. ne işkence gördüm, ne kardeşim öldürüldü. yine "de" ağır şeyler yaşadık, kötü haller geldi. pek de kaldırabildiğimiz söylenemez. Kemal çekip gitmişken şimdi, "şehirlere bombalar yağarken" bu de benim ince bir sitemim olsun, geçip gidenlere...
Kemal gitti
başaşağı -zira tüm yazılmışlar sahih veya sahih-değil değildirunutulmayanlar veya yeni hatırlatılacaklara gerek yok; hikâye hep başlamakta. hafızasız değilse de hatırasız; şimdiki müstakbel, lôrüstü, comoros, akşamca… sonsuz değilse de sonrasız; birlikteliğe, kılarak, ederek. Hakikate mecbur ve mahkum ettiğimiz şehir ikna olursa kuyularını zehirleyeceğiz ve biz aklı kemale şöyle eren: yediklerimle, gördüklerimle, dinlediklerimle 25 yaşımı bekliyorum bir tedirgin kehanet; bir yerleşememiş, bir dikiş tutturamamış kendimize bakıp gülüyoruz ya da sükut ve Allah’ın var olmadığı her bir gün için bir velinin mezarını talan edelim. Collected Works'e yazdığı parçadan, 2010 Kemal gitti. Özeti bu aslında. Bu gidişin mahiyeti, kelimenin tam manasıyla bir gidiş hali olmasında. "-den gelmeli, -e gitmesiz" Kemal'in gidişi; dikiş tutturamamanın, bir baltaya sap, babaya hayırlı evlat olamamanın beyanı gibi. Biraz buralardan yar olmaması, yaşam koşullar...
İnat ve Israr
Taksim meydanında süren inşaat bahanesiyle, bu yıl Taksim’de 1 Mayıs miting ve yürüyüşünün yasaklanması, sendikaların ve kitle örgütlerinin bu karara direnmesi merkez medyada “inat” olarak yorumlandı. Kâr ve fayda üzerinden işleyen rasyonel akla göre meydanda inşaat çukurları varken binlerce insanın orada bulunması sorumluluğu alınmayacak bir risk imiş. Yani devlet baba bizi o kadar seviyormuş ki sırf bize bir hal olmasın diye, gazla, copla, kafamızı yara yara, “evladım düşersin” diye kovalamış bizi. Keşke iş cinayetlerine kurban giden onlarca kardeşimize de gösterse aynı şefkat ve merhametini. 1 Mayıs’ın ardından Başbakan’ın açıklamaları, hafta sonu İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen hemen her eyleme şiddetli polis müdahalesi, Taksim meydanında ısrarın ardında yatan kaygıları haksız çıkarmadı. Görünen o ki siyasal iktidar Taksim meydanını ve İstiklal Caddesi’ni sadece 1 Mayıs’ta değil, ilelebet toplumsal muhalefet kesimlerine kapatmak, bir mücadele alanı olm...