Kemal gitti
veya yeni hatırlatılacaklara gerek yok; hikâye hep başlamakta.
hafızasız değilse de hatırasız; şimdiki müstakbel, lôrüstü, comoros, akşamca…
sonsuz değilse de sonrasız; birlikteliğe, kılarak, ederek.
Hakikate mecbur ve mahkum ettiğimiz şehir ikna olursa
kuyularını zehirleyeceğiz
ve biz aklı kemale şöyle eren:
yediklerimle, gördüklerimle, dinlediklerimle 25 yaşımı bekliyorum
bir tedirgin kehanet; bir yerleşememiş, bir dikiş tutturamamış kendimize bakıp gülüyoruz
ya da sükut ve Allah’ın var olmadığı her bir gün için bir velinin mezarını talan edelim.
Collected Works'e yazdığı parçadan, 2010
Kemal gitti. Özeti bu aslında. Bu gidişin mahiyeti, kelimenin tam manasıyla bir gidiş hali olmasında. "-den gelmeli, -e gitmesiz"
Kemal'in gidişi; dikiş tutturamamanın, bir baltaya sap, babaya hayırlı evlat olamamanın beyanı gibi. Biraz buralardan yar olmaması, yaşam koşullarının, asgari insani faaliyetin imha olmasıyla ilgili. Bu gidiş bir alamet; fakat hayra veya şerre değil, yitime dair. Çöle dönüş gibi.
Kemal'le muhabbetimiz liseye, Cağaloğlu'na dayanır. Evveliyatı flu, parçalı bulutlu. Kemal'i esas olarak orada tanıdım ve arkadaş oldum. Siyaseten Zeyd'le daha yakındık, halet-i ruhiye ve hissiyat itibariyle Kemal ile. Bu duygusal yakınlık başka türlü bir hukuku ve ilişkiyi yarattı uzun vadede.
Hisar'a birlikte girdik, beraber eyledik. Uzunca bir zaman da birlikte iş tuttuk, duvarı birlikte inşa ettik örneğin, stenciller yaptık, bildiriler dağıttık. Sonra ekip dağıldı. Bu dağılma bizim ilk ciddi kırılmalarımızdandı. Aradan geçen on yılda dönüp bakınca bu kırılmanın politik ve ekonomik sonuçları kırılmanın aslında daha derin olduğunu gösteriyor. Terk edenler, babalarının oğlu olmaya talip oldular. Biz de Tanzanya çöllerinde kendimizce hakikatı aradık durduk.
Proleterin hiç kazanmamış isyanı ile burjuvanın hep kaybedecek bir şeyi olanın terki arasında fark vardır derdi Kemal. Müreffeh ve müstekbir bir hayatın içine doğmuş olanların imtihanı daha zor bile olabilir derdi. Altımızdaki arabaya nasıl olur da içimiz rahat binebilirizin 6 ay tartışmasını bir onunla yaptık tam da bu yüzden. Mülkiyeti müşterek kılmanın yollarını birlikte aradık.
Kemal çok tırmaladı, çok tırnakladı. Sıfırdan birşey inşa etmenin azim ve kudretini onda gördüm. Parçalanmış elleriyle abanoza şekil vermeye çalışırken, biraz da çektiği ıstırabı hafifletmeye çalışır gibiydi. İki ampulle dünya cennetine çevirdiğimiz Çamlıca'daki teras, çok muhabbetimize, kederimize tanıklık etti. Gidişinin arefesinde son kez baktığımda artık bedbaht ve metruk bir kafesi andırıyordu.
Kemal ne Almanca öğrenmeye, ne Haydeger tahsil etmeye gitti.
Kemal, gitti.
Ve bu, bana çok koyuyor arkadaş...
Yorumlar