süflî şeyler

Yaz geldi, hararet yükseldi. Ev çatı katı, haliyle iyice kızıyor. Güneşin akşam 10 sularınca battığını nazarı dikkate alırsak, maruz kaldığımız ısının miktarı anlaşılır. Bardak bardak su deviriyorum. Dolap da beş kişiye anca yettiğinden suyu buzla soğutuyorum. Türkiye'de pek popüler olan Ikea işi büyük (pint der Amerikalılar) limonata bardakları nedendir burada pek yaygın değil. Ikea da epey uzak. ben de evdeki büyük fıstık ezmesi kavanozlarını kullanıyorum bardak niyetine, kana kana.

Steinbeck'in "Kenar Mahalle" romanında okumuş olmalıyım. Kahramanlar reçel kavanozlarından şarap içiyorlardı. Orta okuldaydım herhale. Şaraba yabancılık bir yana, reçel kavanozunun bardak olarak tasarrufu, kavanozun çağrıştırdığı yapış yapışlık hissi, doğru düzgün bir bardak bulamanın getirdiği berduşluk ile bir yandan da çay bardağında rakının salaş karizması. Hafızamda epey yer etmiş. Ama yer fıstığı kavanozlarına elim uzanırken aklımda kana kana su içmekten başkası yoktu.


Muntazam işleyen bir bulaşık makinamız var. Cam ambalajların, yoğurt, reçel, hardal kavanozlarının gündelik kullanıma kazanımında epey etkili. Bizim çocuklar da bio taifesinden, dikkat ediyorlar böyle şeylere. Fakat bilirsiniz işte, bu kavanoz etiketleri pek yapışkandır. Bulaşık süngerinin telli tarafıyla tiftik tiftik edersin, kağıdını söksen de zamkı berbat eder. Bizim kavanozlar da bulaşık makinesine atılınca, sıcakla, suyla, sabunla etiketleri koyveriyorlar ama tuhaftır kağıt çözülmüyor. Kavanozdan ayrılan etiket, gidiyor başka bir bulaşığa, bir tencereye ya da bardağa yapışıveriyor. 

Cam ambalajı geri dönüştürmek iyi hoş tabii ama kullanmazsan ufacık mutfak züccaciyeden geçilmez oluyor. O vakit cam kumbarasına atmaya başlıyoruz. Önce kapağı eksik olanlardan mesela. Sabah su bardağımı, yani fıstık ezmesi kavanozumu tezgahta bulamayınca D.'ye sordum. Kapağını görmeyince attığını söyledi. Gidip çıkardım cam torbasından. Yıkadım, bulaşık rafına koydum kurusun diye. D.'e Steinbeck'in reçel kavanozlarından bahsettim, sonra annemin Almanya'dan getirdiği yiyeceklerin etiketi sökülebilen, yapışkanı parmak ucuyla kolayca sıyrılabilen kavanozlardan babamın sitayişle bahsinden. Güldü D. Eve döndüm. Mutfağa girdim, kuruyan kavanozu bardak dolabına koyayım da, kimse çer çöp sanmasın diye bulaşıklığa baktım, yoktu. Çekmeceleri, kavanoz dolabını, bulaşık makinesi, cam torbasını yokladım, yok.

Sonra bardak dolabına baktım. Fas modeli ufak su bardaklarının yanında pırıl pırıl parlıyordu fıstık ezmesi kavanozu, yani benim büyük su bardağım. Kabası kuruyunca D. onu bir güzel bezle parlatmış, rafa kaldırmıştı. Kavanozu bir bardak olarak tanıtmak için dolaba yerleştirmek üzere yönelmemle, D.'nin onu aynı fikirle çoktan gerçekleştirmiş oluşu. Uğrunda ömrümün epey bir kısmını tükettiğim, pek çok insandan boş yere beklediğim, bir sürü kavga edip tonla da kalp kırdığım bir fehim, idrak ve hassasiyet meselesi. Çok lüzumsuz, ziyadesiyle ehemmiyetsiz bir teferruat çoğuna, ama benim için neredeyse hayatın manası, gayesi. Kavanoz dipli dünya...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

Hakikati söylemek, toplumu savunmak

düğün ve nikahlara neden icabet etmiyorum