arzu ve çikolata

gusto kafalarından bayağı bi süredir deşiyoruz netteki çikolata literatürünü.
işin piyasası, neşriyatı, butik üretimler, tüketim biçimiyle ilgili bayağı bir gözlem imkanım oldu.
bilhassa bloglar üzerinden dönen muhabbetler inanılmaz. çikolatanın nihayette aromatik, tatlı ve kara bir mamul olmasına karşın bu kadar bir arzu nesnesine dönüşmesinde nedir sebeb-i hikmet diye biraz tefekkür ettik açıkçası.

mevzuyu tabii sömürgecilikten falan almak lazım. nihayetinde avrupalılar pattez yerken güney amerika devreye girince bambaşka bir gündem doğuyor. bütün o egzotizm ekonomisi, zaten baharat yolu diye bütün asyayı birbirine katmışlar, kakao (kahveye hiç girmiyorum) bayağı gündem oluyor abilere. her türlü oryantalizm için biçilmiş kaftan. bir kere en başta morfoloji itibariyle yerlinin bedeniyle inanılmaz bir eşliğe sahip. en ırkçı tabirle çukulata diye renk var abi ve boru değil yani. bu esmerlik, bu karalık delalettir.

bunun ötesinde tatlı mamulün de tabii ki arzuyla, fanteziyle ilişkisi gayet mündemiç. kan şekerinden hazza bağlanmak gayet mümkün. ama bunun da ötesinde, aroma, doku vs. gibi etmenler devreye girdiğinde çikolatanın konumu iyice başkalaşıyor.

endüstriyle birlikte mahiyet de değişiyor. bilimsel plantasyon ve vahşi sömürüyle hammadde arzının boku çıkınca, sümüklü alman çocuğuna da gündem oluyor. haşlanmış şeker pancarından, milkaya terfi ediyor veletler. bir yandan da gürbüz oğlanlar pompasıyla mevzu ulus-devletin göbeğine de bağlanıyor tabii. öte yandan hala erişilmezlik de var, sınıf sınıf her zaman.

şimdilerde iş daha nostaljik, otantik, retro kafalardan örgütlü. her türlü butiklik para ediyor. çikolatada da arzu bu kavruk gara çekirdek değil, işte onun çağırdığı o masum pastoral, pedagojik evren, nihayetinde herkes ufaklığındaki mark twain olmak istiyor, kağıttan gemi yüzdürmek istiyor. ülkerin 50. yıl reklamları öyle bir yere oynuyordu biraz. çikolata mutluluğun öteki adı neredeyse. sanki çocukken hep mutluymuşuz gibi.

hülasa çikolata asla sadece çikolata değil. yaşasın kara derililerin isyanı diyerek selamlıyoruz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

Hakikati söylemek, toplumu savunmak

düğün ve nikahlara neden icabet etmiyorum