BuCümle özgür çıkacak!
“Çınarın
selametı sürgünlerin cesaretine bağlıdır” demiştik. Sürgünleri budayan
çınarın sonuysa apaçık bir yıkım olacaktır. Bugün, Boğaziçili Müslüman
öğrenciler ve mezunlar bu soruyla karşı karşıyadırlar. Sürgünlere yol mu
vereceğiz, yoksa el birliğiyle bu çınarı devirecek miyiz?
Boğaziçili Müslüman öğrencilerin yayın organı, “cümlenin bu yanı”na dair söz üretme iddiasındaki mütevazi bir öğrenci dergisi olan BuCümle, finanse edildiği Boğaziçi Yöneticiler Vakfı tarafından ciddi bir baskıy ve sansürle karşı karşıyadır. Derginin bu dönem itibarıyle yayınlanacak yeni sayısında, ağırlıkla “makbul” sayılamayan kimi içerikten kaynaklanan rahatsızlık, yazıların çıkarılmaması ve budanmaması halinde derginin basımının durdurulmasına kadar varmıştır. Manzara çirkin ama ne yeni, ne de şaşırtıcı.
Biz bu yüzü her türlü eleştirel tavrın karşısına iyi niyet ve kardeşlik söylemiyle duvarlar ören, her muhalif sesi aforoz eden, cemaatin çeperlerine iten, dilediğini makbul dilediğini itibarsız kılan ve tüm bunları kendi heva ve hevesi için değil, ümmet için, İslam için yaptığına da kitleleri ikna eden o yüzü iyi tanıyoruz. Öyle bir yüz ki işte en son Yeni Şafak gazetesinde Uludere katliamına yükselttiği çığlıktan ötürü kovulan Ali Akel örneğinde olduğu gibi bir kere maskesini düşürmüştür.
Peki Boğaziçi’nde biz ne yapacağız. Kendi Ali’lerimizi kapının dışına mı koyacak, yoksa bu tavra karşı toptan kendi sesimizi, sözümüzü adaleti değil iktidarı kendilerine önceleyenlere kurban mı vereceğiz? Çınarın bekası için sürgünleri budayarak intihar mı edeceğiz, yoksa sürgünler başka yerlerde filizlenmeye devam mı edecek?
Müslüman gençliğin iktidarla imtihanı, bugün her zamankinden daha yakıcı, daha acıtıcı, daha çarpıcıdır. Adaleti ve ideallerimizi mi yoksa iktidarı ve pragmatizmi mi seçeceğimiz, bu kirli savaşta safımızı belirleyecek olandır. Şahitlikle yükümlü olanların izleyeceği patika bellidir. Mesele Müslüman gençliğin bir takım duygusal, manevi, sosyal motiflerle bezenmiş prangalarından kurtulmasındadır.
“Söz”ümüze sahip çıkmak, hakikatimize, adalet anlayışımıza, vicdanımıza, benliğimize sahip çıkmaktır. Sözümüzü susturmaya, eğip-bükmeye, türlü kılıflara sokmaya, itibarsızlaştırmaya yönelik her türlü müdahale, hakikatimize yönelmiş apaçık bir saldırıdır. Müslüman gençliğin sözüyle olan imtihanı da bu saldırılara karşı vereceği cevapta yatmaktadır. Ya bir yol bulunacak, ya da bir yol açılacak.
BYV’nin Boğaziçili Müslüman öğrencilere karşı giriştiği bu hareketi şiddetle kınıyoruz. Boğaziçi mezunu Müslümanların tasarruflarıyla, Müslüman öğrenci ve mezunlar arasındaki dayanışmayı ve kardeşliği tesis etmek yerine, buradaki imkanı bir takım iktidarları yeniden üretmeye, gençliğin sözü üzerine tahakküm oluşturmaya yönelten bu tavır hiç bir şekilde kabullenilemez. Bize Uludere’lere karşı susmayı öğütleyenler, bizi zulme iştirake davet ettiklerinin bilincinde olmalıdırlar.
Gün, sesine, sözüne, iradene sahip çıkma günüdür. Benliklerimize giydirilmiş iradesizlik gömleklerini yırtıp atmanın vaktidir. Biz sözümüze sahip çıkacağız. BuCümle özgür çıkacak. Çınarın selameti, sürgünlerin yeşereceği yeni topraklarda olacaktır.
Boğaziçili Müslüman öğrencilerin yayın organı, “cümlenin bu yanı”na dair söz üretme iddiasındaki mütevazi bir öğrenci dergisi olan BuCümle, finanse edildiği Boğaziçi Yöneticiler Vakfı tarafından ciddi bir baskıy ve sansürle karşı karşıyadır. Derginin bu dönem itibarıyle yayınlanacak yeni sayısında, ağırlıkla “makbul” sayılamayan kimi içerikten kaynaklanan rahatsızlık, yazıların çıkarılmaması ve budanmaması halinde derginin basımının durdurulmasına kadar varmıştır. Manzara çirkin ama ne yeni, ne de şaşırtıcı.
Biz bu yüzü her türlü eleştirel tavrın karşısına iyi niyet ve kardeşlik söylemiyle duvarlar ören, her muhalif sesi aforoz eden, cemaatin çeperlerine iten, dilediğini makbul dilediğini itibarsız kılan ve tüm bunları kendi heva ve hevesi için değil, ümmet için, İslam için yaptığına da kitleleri ikna eden o yüzü iyi tanıyoruz. Öyle bir yüz ki işte en son Yeni Şafak gazetesinde Uludere katliamına yükselttiği çığlıktan ötürü kovulan Ali Akel örneğinde olduğu gibi bir kere maskesini düşürmüştür.
Peki Boğaziçi’nde biz ne yapacağız. Kendi Ali’lerimizi kapının dışına mı koyacak, yoksa bu tavra karşı toptan kendi sesimizi, sözümüzü adaleti değil iktidarı kendilerine önceleyenlere kurban mı vereceğiz? Çınarın bekası için sürgünleri budayarak intihar mı edeceğiz, yoksa sürgünler başka yerlerde filizlenmeye devam mı edecek?
Müslüman gençliğin iktidarla imtihanı, bugün her zamankinden daha yakıcı, daha acıtıcı, daha çarpıcıdır. Adaleti ve ideallerimizi mi yoksa iktidarı ve pragmatizmi mi seçeceğimiz, bu kirli savaşta safımızı belirleyecek olandır. Şahitlikle yükümlü olanların izleyeceği patika bellidir. Mesele Müslüman gençliğin bir takım duygusal, manevi, sosyal motiflerle bezenmiş prangalarından kurtulmasındadır.
“Söz”ümüze sahip çıkmak, hakikatimize, adalet anlayışımıza, vicdanımıza, benliğimize sahip çıkmaktır. Sözümüzü susturmaya, eğip-bükmeye, türlü kılıflara sokmaya, itibarsızlaştırmaya yönelik her türlü müdahale, hakikatimize yönelmiş apaçık bir saldırıdır. Müslüman gençliğin sözüyle olan imtihanı da bu saldırılara karşı vereceği cevapta yatmaktadır. Ya bir yol bulunacak, ya da bir yol açılacak.
BYV’nin Boğaziçili Müslüman öğrencilere karşı giriştiği bu hareketi şiddetle kınıyoruz. Boğaziçi mezunu Müslümanların tasarruflarıyla, Müslüman öğrenci ve mezunlar arasındaki dayanışmayı ve kardeşliği tesis etmek yerine, buradaki imkanı bir takım iktidarları yeniden üretmeye, gençliğin sözü üzerine tahakküm oluşturmaya yönelten bu tavır hiç bir şekilde kabullenilemez. Bize Uludere’lere karşı susmayı öğütleyenler, bizi zulme iştirake davet ettiklerinin bilincinde olmalıdırlar.
Gün, sesine, sözüne, iradene sahip çıkma günüdür. Benliklerimize giydirilmiş iradesizlik gömleklerini yırtıp atmanın vaktidir. Biz sözümüze sahip çıkacağız. BuCümle özgür çıkacak. Çınarın selameti, sürgünlerin yeşereceği yeni topraklarda olacaktır.
İslamcı Gençlik
Yorumlar