Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ramazan sıkıntısı

Resim
aslında mayıs olacaktı, ama mayısta genelde sıkıntıdan ziyade yorgun olurum. yetişecek tonla şey olur, bitmez, kaçar, pestil olursun. ama temmuz sıcağında hakkaten de sıkıldık. ramazan da sıktı yani. kimsenin oruç felan tuttuğu yok. iftar menüsü, belediye eğlencesi, tv magazini. oruç kafası. hiçbişi anlamadım yani. *** bu ara epey ev hayali kuruyorum. ne olamadıysak o, biraz da arzular, iştiha belki. en son raylı dolap mekanizması kuruyordum kafamda. bağcılarda ev kirası bakıyordum. abuk-sabuk şeyler. olamamışlıklarımız yani. sıkıntılarımız. millet evleniyo gibi, belki onun gazı. ya da bitmeyen dramlarımız. ama sonuçta hayal nihayetinde. *** ev'lenme işinin inanılmaz sınıfsal bir komplekse dönüşmesi, insanların kendilerini "daha iyi"ye layık görmesi, standartlarının olması, onlara köle olması felan. yorucu. alayı haneke filmi gibi. şaşırtıcı olan ağzı süt kokan bizimkilerin on senede nasıl buraya gelmesi. daha dün basride ciğer yer, çorluluda çay içerdik be. kadı

BuCümle özgür çıkıyor!

Resim
BuCümle özgür çıkıyor! -II No’lu Bildiri- İslamcı Gençlik olarak, Boğaziçili Müslüman öğrencilerin yayın organı BuCümle Dergisi üzerindeki himayenin vesayete dönüştüğü noktada bir çağrıda bulunduk. Sesimiz, sözümüz hür olsun, gür çıksın istedik. BuCümle ekibi sözüne sahip çıktı; “biz kelimelerin özgürlüğüne inanıyoruz” diyerek derginin son sayısını “SonCümle” adıyla, BYV’den bağımsız olarak internet ortamında yayımladı. Bu yayımın tüm niyet ve söyleminden bağımsız olarak önemli bir huruç olduğunu, derin bir yarılma yarattığını düşünüyoruz. Çağrımızın ardından maruz kaldığımız ve ziyadesiyle aşina olduğumuz biz İslamcı Gençlik’e yönelik spekülasyonlar, hakaretler, yıpratma ve itibarsızlaştırma çabaları gelinen noktada BYV’nin ve BuCümle ekibinin yazılı beyanları ve derginin BYV’den bağımsız olarak yayımlanmasıyla değerini yitirmiş, hakikat bir kez daha apaçık bir şekilde zuhur etmiştir. Bu noktada bizler sözümüzün arkasındayız, itham sahiplerini de iddialarıyla başbaşa bırakıyo

Arpêt '93

Resim
Arpêt '93 , a photo by orta format on Flickr. Gewaş kırsalında bir köy Arpêt. Yakılmış onlarcasından biri, görece az hasarla kurtulmuş. O zamanlar burda epey dolaşırlarmış, dolaşmasınlar diye köyün en güzel evini, Ermenilerden kalma bu konağı yakmış asker. Filmin biraz da ilginç tarafi farklı bir epistemeye bizi çağırışıydı, her çektiğimiz sahnede oralı oyuncular "o" mekanda, belirli bir hatırayı hatırlıyorlar ve kendileri değil adeta o hafızayı oynamaya başlıyordu. "Sesime Gel!" bu yönüyle bence epey nefes kesici olacak.

Apê Muhsin

Resim
Apê Muhsin , a photo by orta format on Flickr.

hesaplaşmanın imkanı

-öncelikle baştan şunu belirtelim. bu yazı belirli bir topluluğun, kurumsal niteliği olmayan bir cemaatin deneyimleri ve hafızası ışığında yaşadığımız toplumsal ve siyasal duruma dair bir eleştiri üretme iddiasını taşıyor. iktibas ettiğim yazıya ve yazdığım eleştiriye konu olan faillerin otobiyografilerini, ilişkilerini, tavır ve tutumları burada malzeme etsek de nihayetinde şahsi ve muhterem olana saygımızı da yitirmemeye gayret edeceğim. mahremiyetin sınırları ile umumi ve toplumsal olanın başlangıç noktası ayrımı giderek daha geçişken ve belirli siyasal müzakerelere mevzu bir hal alsa da, yürütmekte olduğumuz tartışmaya halel getirmemek adına bu yazıda birilerinden bahsedeceğim ama "birileri"nden bahsetmeyeceğim. sütten ağzımız epey yandı, ondan. ayşe teyze yahut başka teyzeler, okurlar, arkadaşlar belki bu çıkarımlarımı abartılı veya fazla politize bulabilir. yine de kendi okumamı, tevil ve tefsirimi beyanda bir sakınca görmüyorum. belirli bir mahremiyeti ihlal ettiğim

gurur ve utanç: masumiyeti yitirmeye dair

Resim
orhan pamuk biraz yol azığım oldu galiba. kara kitap'ı rwanda'da bitirdiydil geçen yaz. musmiyet müzesini de bir sene nadasa bıraktıktan sonra gewaşta hasat ettik. sette başladım, uçakta dönüşte bitirdim, epeyi de kaptırdım. latif aktı. ziyadesiyle etkisindeyim halen. bu bir aşk romanı. benim pek de telaffuz edemediğim bir şey'e dair yani. hikayesi ise bizim hikayemiz. bu kadar kendimi kaptırmam da ondan. pamuk heme her romanında yaptığı gibi, gayet amerikalı bir üslupla tez cümlesini inanılmaz bir işçilikle birkaçbin defa tekrarlayarak, onu başka meselelerle konuşturarak baya iyi iş çıkarmış, filmin, pardon kitabın meselesi özetle 70'lerin ikinci yarısında, İstanbullu burjuvazinin arasında serbest ilişkinin nasıl bir modernlik emaresi olarak görüldüğüne ve fakat nihayetinde bu modernliğin taliplerinin bu açıkfikirliliği hiç de öyle sürdüremediklerine dair. bir özgürlük, batılılık, muasırlık alameti olarak bekaretten vazgeçişin yahut onun itibarsızlaştırılmas