Gözümün Nûru

Hakkı ile Melik'in filmi ilk cümlede bir melodramdan nasıl kurtuluruz hikayesi. Bu son derece hazin olabilecek öyküyü, edebiyle, hakkıyla, şahsiyetli bir şekilde anlatmak, hem de bunu ağdalandırmadan resmetmek temiz bir rejinin, yorulmuş kafaların hüneri. Ellerine sağlık.



Göz ve görmek hakkında bir film gibi gözükse de aslında biraz daha başka bir hikayesi var. Beden ve sıhhatle, sabır ve çileyle ilgili bi film aslında Gözümün Nuru. Tüm bunların arkasında ise bir film yapmak arzu ve iştiyaki hep bize göz kırpıyor. Dolayısıyla gayet şahsi hissiyat ve teessürleri iyi yoğuran bir film olmuş. Aile, ev hali, orta sınıflığın çok da göze parmak olmayan tasvirleri kıymetli. Melik'in Fransa günlerini bir parça daha arıyor insan, fakat sırf Lumiere abiler bile çok temiz bir bağ olmuş.

Yeşilçan filmlerine referanslar oldukça başarılı, kurşun dökme, reiki gibi şifa arayışları iyi. Eli yükseltip nazar meselesi ve göz üzerine bir parça daha gidilse, filime bit katman daha eklenebilir, pek kafa yorulmayan bir boyut açılabilirmiş. Reji tasarrufu olsa da bu kadar temiz bir filmde ben aradım doğrusu.
Yine de biraz Gondry'den beslenen, fakat fazla da oyuncaklaşmayan, derli toplu ve gayesinden şaşmayan bir hali var filmin. Meryem Yavuz'un klipçiliğe savrulmayan, Mark II estetiğinin tuzaklarına düşmeyen kamerası harikulade. Gayet teknik ve bilmeceli bir problemi hakkıyla çözmüş, helal olsun. Sinemaskop tercihi üzerine tekrar düşünülebilirmiş belki.

Gözümün Nûru şahsi ve muhterem bir hikaye anlatmak üzerine, hakkıyla yapılmış bir ev ödevi. Yönetmenlerin talim ve tedrisatının potansiyel dezavantajlarından ustaca kaçan, hiç kitabı olmayan, sulanmayan, ölçü ve mizanı sıkça hatırlatan bir film. Temiz bir kafayla üzerine yorulacak, ilk bakıştaki naif tadından göze çarpmayan unsurları tartışılmaya değer, seyredilmeyi hakkeden bir film. Elinize sağlık dostlar...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

felahçilar*

Aralık