Ocak




Kederlendik, sittir çektik, tasfiye ettik. "Eylül"den bu yana bir arpa boyu yol gittik. Hafızaya ve buraya not düştüklerim okundu, tartışıldı, yorumlandı. Dillendirilen ve dile getiril(e)meyen tepkiler aldı. Nihayetinde bu tartışma, çevremde gördüklerime, yeni Türkiye'nin tahakküm biçimlerindne birine dairdi. Hem kişisel, hem politik, hem de pek dillendirmeye cesaretimiz olmayan hikayelerden aldı ilhamını. Bu yılını biriktirdikleri de biraz tortusu oldu, mesele uzadı. Newroz'u saymazsak ikibinonüç zordu, yordu. Eylül'le başlayan bu serinin arkasında biraz da bunun zemherisi, boranı vardı. Lafı pek de uzatmamak, sakız gibi sündürmemek lazım. Yeni cümlelere başlamak için şimdi noktayı koymak lazım. Sözü hitama erdirirken, "aklın kötümserliği"nin yerini "iradenin iyimserliği"ne bırakarak duamızı edelim. Tamam bir parça klişe olacak, çokça tüketildi ama olsun, kıymetinden birşey yitirmez, dünya döndükçe bize söyleyeceği var bu dizelerin.

Ece Ayhan "şiirimiz karadır abiler" diye başlıyor ve ekliyor; "aşk örgütlenmektir, bir düşünün abiler". Ziyadesiyle öyle olduğuna, öyle düşünüp öyle eylemek gerektiğine dair inancımız tam. Tartıştığımız, tiksindiğimiz, tıkanıp tökezlediğimiz bu maceranın eşiği, örgütlenebilmemizin imkan ve ihtimallerinde yatıyor. Önce kendimizden, nefsimizden başlayarak dönüşmenin ve değiştirmenin ilk adımı, yürekleri ısıtmaktan, kalpleri örgütlemekten başlıyor.


Peygamber Efendimiz "Aranızda selamı yayınız" buyuruyor. Selam alın, selam verin, selamı çoğaltın ve selamlaşarak çoğalın. Atasoy Müftüoğlu "gelin tanış olalım" diye çağırıyordu, ki birbirmizi bilelim ve kardeşleşelim. "İki lafın belini kırmak"tan, bahsetmiştik Çayhane'yi kurarken, "Yönetenler kederli insanlar istermiş. Biz neşelenelim istedik" demiştik. Bu tartışmayı yürütürken de çağrımız, kavgamız, çabamız buna dairdi. Sevişirken de buna dair, olacak inşallah.

Aşk örgütlenmekse eğer, selam alıp verdikten, tanış olup seviştikten sonra aramızdaki hissiyatları eylemeye başladığımız eşiktir de. Tam da bu devrimci durumdan mütevellit, hakkıyla hukukuyla, şiarı ve adabıyla yanyana gelmenin en güzel hali, en gerekli zeminidir. Kaygısını duyup, korktuklarımızın yegane ilacıdır. Bilerek, tanıyarak, birlikte kararlar vermek, teslim olmak ve eylemektir. Hesap verilen, hesap sorulabilen bir hukuku birlikte ve beraberce inşa etmektir. Dünyalar kurmak, üretmek, paylaşmaktır. En çok da darlıkta yanyana durmak, eşikte saf tutmaktır. Kalpsiz dünyada sığınacak bir kalp bulmaktır. 

Memleketin giderek taşralaştığı, ailenin kadim bir değer olmaktan çıkıp bir yönetişim birimine dönüştüğü, ilişkilerin iktidarın beden ve cinsiyet politikaları olarak kurumsallaştığı, izdivaçların devlet eliyle metalaştırıldığı, paha biçilebilen, alınıp-satılan "şey"lere dönüştüğü zamanlardayız. Bize emanet edilen bedenlerimize, irad ettiğimiz birlikteliklerimize, kurmaya talip olduğumuz evlerimize el koymak istiyorlar. Fakat kalplerimizi ele geçiremeyecek, ruhlarımıza hükmedemeyecekler!  

İşte de tam da burada, şimdi ve şu anda "Her yürek devrimci bir hücredir" şiarıyla, aşkımıza, sevdamıza, kavgamıza sahip çıkmak için örgütlenmek vaktidir. Öyleyse bir kez daha Ece Ayhan'ın nidasını yükseltelim madem, hep birlikte, aşk ile;

 aşk örgütlenmektir, bir düşünün abiler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

felahçilar*

Aralık