Kazananların Yalnızlığı, Kaybedenlerin Çokluğu
Gerçek kişi ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur, tamamen hayal mahsulüdür.
Gençtik. Lise yeni bitmiş, üniversite başlamıştı. ÖSS geriliminden kurtulmuş, aile cenderesi kısmen genişlemişti. Umudun peşinden koşma vaktiydi. Birlikte okuduk, tartıştık, hayal kurduk. Daha doğrusu kurduğumuzu zannettik beraberce. Hayatın realitesi ile hayalleri arasında herkes yaptı bir tercih. Bir yol yürüdü. Kimimiz kumar oynamayı seçti, kimimiz kazanacak ata oynadı. Okullar bitirildi, iş-güç sahibi olundu. Bir kız bulundu, evlenildi, çoluk çocuk. Herkes mutlu. Kalpli çerçeve, haftasonu kahvaltı, trileçe, IKEA, double date.
Herkes mutlu gözüküyor yani. Resmi bozan birşey yok. Birileri var, o da biziz. İpsiz-sapsız, arıza çıkaran, huzuru bozan, ille muhalif, ille doğrucu, marjinal, ortama çağrılmayan, keyif kaçıran. Sorsan böyle ama sorulmayan da var. Dudak bükülen, tahfif edilen hayatımıza gıpta da edilmekte. Terk edilen hayallerin peşinde koşan, hem arzunun nesnesi hem nefretin. Kendi kaybetmeyi göze almayan, kazanmayı tercih eden, senin kayıp hayatına gıpta etmekte. Gıpta ile kalsalar gene iyi. Tercih ettikleri hayat, tuttukları yol, kazandıkları onları cendereye aldığında, hakikat mutluluk yalanlarını galebe çaldığında riyakarlıkta sığınacak tek limanları gene biziz. Terk edilen geçmiş, dudak bükülen hayat, yoldan çıkmış, yersiz-yurtsuz olan.
Yalnızlaştırıldığımız hayatlarımızda, o hep kalabalıklar içinde, mutlu sofralarda, tablolarda görünenlerin kendi yalnızlıklarında sığındıklarıyız biz. Bunaldıkları hayatta, riyayı yüzlerine vuracak, çelişkiyi telaffuz edecek, necaseti teşhis edecek kimse yok. Kimse rüyadan uyanmak istemiyor çünkü. Bizi terk edenler, müşterek hayallerimizde bizi yalnız bırakanlar, debelendikleri balçıktan bize sızlanmadalar bugün. Küçümsediklerinin hayatlarına gıpta etmekte, medet ummaktalar.
Bizim bi halt olduğumuzdan değil, onların olamamışlıklarından aslında. Hep olmak, daha çok olmak, en iyi olmak isteyip de olduramadıklarından. Bizim gibi olmamayı, oldurmamayı amentü edindiklerinden değil. Bugün gelip gene bize muhtaç olmayı da kendilerine yediremezler ondan. Yalanlarını itirafa ne takat ne de yüzleri var. Ama işte biz buradayız. Gene dinler, kederlenir ve sorarız "Neden burada değilsin?" diye. Pişmansınız madem, gelin itiraf edin ve terk edin baba ocaklarını, mahfuz kaleleri, mutlu yuvaları. Kibrit suyu dökelim köküne cümle alemin. Hep beraber kaybedelim, kaybolalım, yuvarlanalım. Yenilelim ki daha iyi yenilebilelim. Yenilelim ki yok olsun kazannçlar, kazanımlar, kazıkazancılar. Yenilelim ki gene hayal kurabilelim hep beraber, teslimiyeti yenelim. Yenilmeye var mısınız arkadaşlar?
Gençtik. Lise yeni bitmiş, üniversite başlamıştı. ÖSS geriliminden kurtulmuş, aile cenderesi kısmen genişlemişti. Umudun peşinden koşma vaktiydi. Birlikte okuduk, tartıştık, hayal kurduk. Daha doğrusu kurduğumuzu zannettik beraberce. Hayatın realitesi ile hayalleri arasında herkes yaptı bir tercih. Bir yol yürüdü. Kimimiz kumar oynamayı seçti, kimimiz kazanacak ata oynadı. Okullar bitirildi, iş-güç sahibi olundu. Bir kız bulundu, evlenildi, çoluk çocuk. Herkes mutlu. Kalpli çerçeve, haftasonu kahvaltı, trileçe, IKEA, double date.
Herkes mutlu gözüküyor yani. Resmi bozan birşey yok. Birileri var, o da biziz. İpsiz-sapsız, arıza çıkaran, huzuru bozan, ille muhalif, ille doğrucu, marjinal, ortama çağrılmayan, keyif kaçıran. Sorsan böyle ama sorulmayan da var. Dudak bükülen, tahfif edilen hayatımıza gıpta da edilmekte. Terk edilen hayallerin peşinde koşan, hem arzunun nesnesi hem nefretin. Kendi kaybetmeyi göze almayan, kazanmayı tercih eden, senin kayıp hayatına gıpta etmekte. Gıpta ile kalsalar gene iyi. Tercih ettikleri hayat, tuttukları yol, kazandıkları onları cendereye aldığında, hakikat mutluluk yalanlarını galebe çaldığında riyakarlıkta sığınacak tek limanları gene biziz. Terk edilen geçmiş, dudak bükülen hayat, yoldan çıkmış, yersiz-yurtsuz olan.
Yalnızlaştırıldığımız hayatlarımızda, o hep kalabalıklar içinde, mutlu sofralarda, tablolarda görünenlerin kendi yalnızlıklarında sığındıklarıyız biz. Bunaldıkları hayatta, riyayı yüzlerine vuracak, çelişkiyi telaffuz edecek, necaseti teşhis edecek kimse yok. Kimse rüyadan uyanmak istemiyor çünkü. Bizi terk edenler, müşterek hayallerimizde bizi yalnız bırakanlar, debelendikleri balçıktan bize sızlanmadalar bugün. Küçümsediklerinin hayatlarına gıpta etmekte, medet ummaktalar.
Bizim bi halt olduğumuzdan değil, onların olamamışlıklarından aslında. Hep olmak, daha çok olmak, en iyi olmak isteyip de olduramadıklarından. Bizim gibi olmamayı, oldurmamayı amentü edindiklerinden değil. Bugün gelip gene bize muhtaç olmayı da kendilerine yediremezler ondan. Yalanlarını itirafa ne takat ne de yüzleri var. Ama işte biz buradayız. Gene dinler, kederlenir ve sorarız "Neden burada değilsin?" diye. Pişmansınız madem, gelin itiraf edin ve terk edin baba ocaklarını, mahfuz kaleleri, mutlu yuvaları. Kibrit suyu dökelim köküne cümle alemin. Hep beraber kaybedelim, kaybolalım, yuvarlanalım. Yenilelim ki daha iyi yenilebilelim. Yenilelim ki yok olsun kazannçlar, kazanımlar, kazıkazancılar. Yenilelim ki gene hayal kurabilelim hep beraber, teslimiyeti yenelim. Yenilmeye var mısınız arkadaşlar?
Yorumlar