Foto: Sümeyra Kalaman Photography Bu yazının gerçek kişi ve kurumlarla hiçbir alakası yoktur. Tamamen hayali karakterlerden ilhamla kaleme alınmıştır. yok bu o eylül değil abiler, bu eylül başka bir eylül. yaşımızın artık genç irisi halini almasından mıdır, yoksa mahallenin durumundan mıdır bilemiyorum lakin ramazan bitiminden bu yana sağımda solumda yaşanan söz/nişan/kına/düğün patlaması enflasyona dönüştü. millet bir gecede 5 düğünden, sabahlar olmasın tadında altın takma turlarından, komidinde biriken davetiyelerden bahsediyor. yalan değil, iyi kötü kuşağımın yarısı yuvadan uçmuş durumda, kalanı da uçmak üzere. muhtemelen bir yıl içinde bekar kalmayacak. kavga çetin, süreç hassas. okullar da bitende millet ipinden kopmuşçasına kutsal aile kurumunun kapısını çalıyor. muhakkak ki resmin iki yüzü var. muhtemelen tüm bu evlilik furyası yeni değil, bunu fark edip şaşıran da ilk ben değilim. hatta bu alışıldık bir şaşkınlık da olabilir. "ne var canım bunda abartacak?&quo
Talebelik hayatımız, ilim irfan maceramız kendinden menkul değil, hep bir erek ve kavga bağlamında oldu. Dünyayı anlamak değil değiştirmek olunca mesele, insan belasını buluyor. Bulduk da. Barış, eşitlik, adalet derken hakikat arayışçılarının hikayelerini terennüm etmek nasip oldu, mamostelerimiz oldu yol yordam öğreten. BAK'ın 2012'deki açlık grevleri sürecinden beri bir parçası iken 2015'e gelindiğinde müdafii de olduk. Elhamdülillah. O yetmedi, filimcileri de kattık işine. Duble. Tanıdık tanımadık, memleketin 12 Eylül sonrasında güç bela yetiştirebildiği insan malzemesinin en rafine tabakası, adliyelerde ter dökerken bize gurbette esef etmek düştü. Tuna hocanın yargılayan savunması, bugüne kadar okuduklarım arasında en çarpıcı olan, "suç"unu kabul edip onu savunan tavrıyla ayrışan metin oldu. Bir not da buraya düşelim diye iktibas etmek istedim. Sıramızı bekliyoruz. Pişman değiliz. Buradayız. Savunacağız, yargılayacağız. 28 Şubat 2019, İstanbul 29. Ağır
bu blogu açalı beri bana özür dileten birkaç hadise yaşandı. iddia ve kavgamda eskisi kadar şedid ve inanmış olmadığımdan özrü bir gerileme olarak telakki etmeyerek, dilemekte beis görmemiştim. bu notu da bir tür özür mahiyetinde kaleme alıyorum, bunu motive eden biraz mahcubiyet, biraz da kendimi beyan çabası hala, herşeye rağmen. tasvip etmediğim bir fiilin faillerine neden mahcup olduğum ise, herhalde herşeye rağmen bir tür hukuk inşa etmiş olmaklıkla ilgili. dostluk, bu hukuğa dair olandır. evlilik kurumunu riyanın örgütlü hali, kapitalist modernitenin en küçük hücresi, toplumsal normasyonun kurucu rejimi olarak görüyorum. evlilik, bir bakıma aşkın örgütlenme potansiyeline karşı geliştirilmiş bir hamle, adeta bir karşı devrim. dinimizin izdivacı emri, peygamber efendimizin sünneti de durumu kurtarmaya yetmiyor. yediğimiz her bokun kılıfı olmaklık dışında, islam bu organize riya halini de aklayacak bir fenomen değil, belki bilakis ilga edecek bir emr, yıkacak bir cehd. nikah ve
Yorumlar