af, hafiza ve bedel

kurtleri dize getirmek istiyorlar.

sanki sorunun kaynaginda Turk modernlesmesi, ulus-devlet garabeti yokmus gibi,
devletin urettigi siddet, akil hafsala almaz olcekte degilmis gibi,
oluler, yasi tutulmamislar, tutsaklar yokmus gibi,
herkes kalkmis kurtler ozur dilesin, diz coksun, PKK'nin kulagini ceksin istiyor.

memlekete huzur, baris, kardeslik yine birilerine diz cokturerek,
af ve aman dileterek gelecekse ona pek selamet diyemeyiz sanirsam.

meselenin bizzatihi kendisi, bir iktidar sorunundan, tekci, uniter, totaliter bir hakimiyet algisindan kaynaklanirken, ayni yaklasimi yeniden uretmek, farkli bir formla bugunun kosullarina adapte etmek ne icun?

demokrasi meselesinin bugunun kosullarinda makyajdan ote pek de birseye karsilik gelmediginin farkindayiz, vahsi neoliberalizme elverisli kosullar yaratmanin disinda. Turkiyeli muhafazakarlar icin de durum pek farkli degil. Piyasanin kosullarina tabiyet icin gerekli dusunsel zemin yaratilirken, kendinden baskasiyla iliski anlaminda, farkli unsurlardan murekkep bir toplumsal sistein kurulumu baglaminda demokrasi tecrubesinin uygulanmasindan soz etmek pek de mumkun degil. Ki zaten bu olasi da degil.

Islamcilar 90'lardaki hilful fidil tartismalarindan, darul harp mevzularindan kendi dusunsel birikimlerini belirli bir noktaya, paradigmatik bir kutleye evriltemedikleri gibi, zaten surec 28 subatla beraber yekunen tarumar olmus idi. ote yandan ozal'la birlikte gelisen damar ise, milli gorus enkazindan yesyeni bir turkiye yaratmaya yetecek tohumlari beslemeye yetti.

hal boyle iken, kemalist mirasi tasfiye eden, askeri vesayeti kaldiran, 82' anayasasindan kurtulacak gibi duran turkiye'de tum bu surec hakikaten halkin onunu acan, insanlari ferahlatan, nefes aldiran bir devrenin baslangicina mi isaret ediyor, yoksa baska turden bir iktidar konfigurasyonunun insasina mi.

ne oyle ne boyle biraz durum, ama surasi kesin ki bir tarafindan bu 'kutle'ye eklemlenmediginiz surece haliniz biraz harap. bi de nasil olacak yani, bazi seylere ne insanin vicdani elveriyor, ne midesi kaldiriyor. hani hakkaten o kadar osmanliysaniz, ama ozerk, ama otonom bize bir 'tabiyet' yolu bulun. ama ona da yanasmayip merkezi otoriteyi bu kadar fetislestirerek bir yere gidemeyecegimiz asikar.

bir mesele daha var. butun bu iktidar mevzularindan da ote, daha da muhim olan.
affetmek;
birini, bir insani, bir hatayi, bir gunahi afv etmek mevcut hakikat rejiminizde, hayra ve serre dair ekonominizde yaratacaginiz bir istisna haline denk gelir. insanin iyi ile kotuye dair ayiriminda yaratacagi her istisna, her kirilma, her yarilma kendi icinde birer vakiadir.
hal boyleyken devlet siddetinin ruhta ve bedende actigi yarilmayi, hakikat evrenindeki baska bir yarilmayla silmek, yahut telafi etmek mumkun mu?
diyer bir ifadeyle devlet affedilir mi?

gorunen o ki islamcilar, devletle olan hesaplarinda, bizim pederin tabiriyle 'kan davalari'nda oyle pek de israrci degiller. istiklal mahkemelerinin, infazlarin, hatta adnan mendereslerin kanlariyla cabuk helallesilmis gorunuyor. hic unutman 7 yasinda falandim, mesut ucakanin iskilipli atif hoca'yi konu alan “kelebekler sonsuza ucar“ filmi kanal 7'de yayinlaniyordu. filmin sonu direk gunumuze baglanip, ozal'li ANAP hukumetinin adnan menderes'e verdigi 'iade-i itibar' kararina referanslar 'istiklal mahkemesi sehitledi de itibarlarinin iadesini bekliyor' gibi bir cumleyle bitiyordu. gorunen o ki bugun islamcilarin kolaycacik vazgeciverdikleri bu 'hesap' aslinda daha 90'larin basinda durulmus bile. ancak bu sekilde herhalde, star gazetesi yazari elif cakir'in genel kurmay baskani necdet ozel'e, 29 Ekim resepsiyonuna binaen "Davet edin bizleri... Siz bir adım gelin, biz on adım atmaya razıyız. Korkmayın. Hep birlikte güçleneceğiz" seklindeki cagrisini anlamlandirmak mumkun olabilir. cakir'in kimin namina, had ve hesabina bu teklifi yaptigi mechul fakat teklifin kendisi bir o kadar da curetkar, hafizadan ve hesaptan yoksun gozukuyor.

elif cakir burada basit ama carpici bir ornek. bugun islamcilarin iktidar aygiti ve sermaye araclariyla girdikleri iliskide bu denli pervasiz, hadsiz ve hesapsiz davranbilmelerinin bu ferahligin arkasinda esase boylesi bir hafizadan yoksunluk yatiyor. zira hafiza her daim bir hesabi, bir kavgayi, beraberinde getirir. hesaplasmadan, yuzlesmeden bu catismayi ortadan kaldirmak ise mumkun degil. affetmek de oyle.

yasi tutulmamis, mezari kazilmamis, namazi kilinmamis cenazelerin bedeli nasil affedilir?

evet, 'bedel'... zira hakikat rejiminizdeki istisna haline tekabul eden affin bir bedeli olmak zorunda. bu dilinizin, dininizin, benliginizin varolusunun hurriyeti de olabilir, kisasa kisas da.

kurtler bu bedele, bu hafizaya, bu hesaba sahip cikiyorlar. hesaplasmadan, yuzlesmeden, Hakk yerini bulmadan barismaya, salim olmaya razi degiller.

peki Muslumanlar razi mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül

Hakikati söylemek, toplumu savunmak

düğün ve nikahlara neden icabet etmiyorum