Sislerin İçinde
Saraybosna'ya en son 2011 kışında gelmiştim, gene bu vakitlerdi. Neredeyse beş yıl olmuş. Şehir epey yorgun, o zaman ki zindelik daha bir perişanlığa bırakmış yerini. Savaşın değil de bir türlü kurulamamış bir barışın, daha doğrusu çatışmasızlığın yorgunu şehir. Savaş olmuş ama ölenlerin neye öldüğüne dair bir sebep yok ortada. Elle tutulur birşey kalmamış şehitliklerden başka. Bir de ara sıra karşınıza çıkan kurşun yarası almış delik deşik duvarlar. Şehir kopkoyu bir dumanın arkasına saklanmış, yılın bu vakti şiddetlenen yoğun sis, ucuz kömürden kaynaklı hava kirliliğiyle birleşince fantastik bir atmosfer çıkıyor, ama latif değil, gergin ve tedirgin bir hal. Ben buralardayken memleket KCK operasyonlarından yıkılmaktaydı. Binlerce tutsak, cezaevi kapılarında insanlar, bir sürü arkadaşım tutuklanmış, dalga gelip Boğaziçi'ne dayanmış, bölümden Şeyma'yı almışlar, fısıltı gazetesinde işaretli hocaların adları dolanıyor. Memlekete dönünce beni neyin beklediğini düşünür hald...